9. BÖLÜM "YOK EDİN AYNALARI"

301 29 13
                                    

"Melisa!"

Sinirlerimi her fırsatta bozan Uraz Doğanay (!), Melis'e doğru, garip ses tonu ile seslendiğinde gülmeyi kesmiştik. Arkadaş mıydı bunlar? Ya da ne ara arkadaş olmuşlardı? Belki de okulla ilgilidir, diye geçirdim içimden. Sonuçta o okul başkanıydı ve her ne kadar farklı binalarda okusak da bizimle de ilgilenmek durumundaydı.

"Ne var?"

Melisa, duygusuz ve hiç de hoş karşılanmayacak bir şekilde cevap verirken adım sesleri ve karartı halinde gözüme çarpan birkaç beden bize doğru yaklaşıyordu. Hem de birden fazla.

"Annen, bugün eve erken dönmemizi istiyor. Kimseye söz verme. Çıkışta bekle. Beraber gideceğiz."

Aynı evde mi yaşıyordular? Ama neden annem demedi? Ya da belki... Ahh. Bana ne ki!

"Bugün Aymilerde kalacağım. İletirsin ağabey'ciğim. (!) Hı? Değil mi?"

Ağabey mi dedi o?!

Tamam. Bu konuyu ister ilgilendirsin ister ilgilendirmesin kesinlikle Melis ile konuşacaktım. Kesinlikle.

Sesindeki uyarır tonu gizleme gereği duymadan "Değil mi, Aymi? Bugün önemli bir işimiz var." diyen Melis ile düşüncelerimi dağıtıp kafamı salladım. "Evet. İşimiz var."

"Yarına erteleyemez misiniz, Aymira? Ailevi bir mevzu da."

Resmen zor durumda bırakılıyordum. Bir yanda elimi, elinin içinde sıkarak yapmamam için uyaran Melis, diğer yanımda direten bir ağabey. (!)

Yine de Melisa için hayır demek zorundaydım. Gerçi hiçbir şey için zorunluluk duygusu hissetmiyordum. Fakat... Ne bileyim işte. Mantıklı bir açıklaması olmalıydı yaptığının. Hem anlayıp dinlemeden şu ego yığınına evet de diyemezdim.

"Ben konuşurum ailenizle. Yasemin teyzenin anlayışla karşılayacağına eminim."

Melisa'nın eli gevşerken rahatladığını hissettim. Kulağıma doğru fısıldadı. "Bir tanesin." Tebessüm ettim kelimesine.

Gülümsememi yarıda kesen şey, Uraz denen çocuğun, pes etmeyişiydi. Ya çok önemliydi ya da bilerek yapıyordu.

"Madem çok önemli o zaman biz de halledersiniz işinizi."

Kurduğu cümleye, tabiri caizse ağzım ayrık bir şekilde cevap verince yanındaki birkaç kişinin güldüğünü işitmiştim. Tabii Rüzgar'ın ayağa kalkarak itiraz etmesinden söz etmiyorum bile.

"Olmaz!"

"Neden olmasın?" Bu çocuktaki inat da artık pes dedirtiyordu.

"Çünkü işimizi hep birlikte göreceğiz." Sinirle cevap veren Barış'a anlam veremezken şaşkınlıkla baktım karanlığa. Birkaç saniye sonra zaman kaybetmeden konuştum. Madem bu kadar önemli bir meseleydi, affetsin Melisa, pekala diyecektim.

"Peki o zaman. Biz, sonra da buluşuruz."

Ellerimle yoklayarak Melisa'nın elini tuttum, af diler gibi. Sıcak elleri dokunuşumla gevşerken gülümsenin o kadar da kötü bir şey olmadığını fark ediyordum. Hatta... İyi hissettiriyordu sanki.

"Hem şimdi hatırladım da, benim Aron ile doktora uğramam gerek. Sonra yine görüşürüz. Olur mu?"

Melisa'yı kırsamda o anlayışla karşıladı, hatta beni ve söylediklerimi ciddiye aldı. Avcumu fark etmeden sıkarken endişe içinde konuşmuştu.

"Hasta mısın, Aymira?"

Önemsemiş olmasına içtenlikle gülümsedim ve başımı olumsuz anlamda salladım. "Ben iyiyim."

Galanodel ✓Where stories live. Discover now