27. BÖLÜM "DELİ OLAN İNSANLAR"

169 21 19
                                    

Altı köşeli odada yankılanan tiz ama gür sesim kuş olup uçtuğunda tavandaki havalandırmaya çarpmış ve yine bana yankılanmıştı. Çünkü, lanet olası videoyu kapatmak yerine, bana aldırış etmeyerek dikkatle olanları izliyorlardı. Elimi hızla kaldırıp bilgisayarı masadan devireceğim sırada kulaklarıma dolan acı dolu sesle olduğum yerde donakaldım.

Beni izliyorlardı...

Kamerayı düzene sokan, beni benden alan adam sessiz bir lanet daha savurup yeniden çekime başladı. Bir köşeye sinmiş ve korku dolu gözlerle bana bakan adama doğru adeta nefret kusuyordum. Yatağın sağ tarafında duran otuzlarındaki kısa boylu, hafif balık etli bir hemşire yüzüme doğru feneri tutarken kanlar içindeki tırnaklarımı umursamadan ellerimi yüzüme siper etmiştim. Yanıma yaklaşan sarı saçlı hemşire, feneri gözlerimin önünden çekip bir anda saçıma yapışmış ve beni yatağa doğru sürüklemeye başlamıştı. Acı çığlıklarımla ellerini kanlı ellerimle tutarken "Kapa artık şu lanet çeneni!" diye bağırmıştı. Fakat susmamış daha içli ağlamaya başlamıştım. Lal olmuş dilim tek kelime etmezken hareketlerim ve korku dolu gözlerimle derdimi anlatmaya çalışır olmuştum.

En sonunda beni yatağa bırakıp en derinine kadar kesilmiş tırnaklarımdan bileklerime doğru inen kanı umursamadan ellerimi iplerle bağlamaya başlamıştı. Ayaklarımın sert zeminde hırpalanmış olmasına aldırmadan olduğum yerde hareket etmeye çalışıyordum. İki elimi birbirine yaklaştırırken, tırnaklarımdan usulca süzülen, bordo ojeli tırnaklarından daha koyu kanım, beyaz ellerine bulaşmış ve bileklerinde kirli bir bez parçası gibi görünmüştü. Sürekli olarak hareket ettirmemden dolayı bağlayamadığı ellerimi bırakıp kalın ipi yastığımın yanına koymuş ve odayı inletecek derecede sert bir tokatı yüzüme indirmişti. Geriye doğru savrulan başımı umursamadan boynuma yapışıp yüzüme doğru tısladığında korku dolu gözlerle ona bakıyordum.

"Bir daha bana karşı koyarsan seni gebertirim, yılan."

Tiksinerek baktığım yüzüne aynı tiksinti ile tükürmüştüm. Boğazımdaki parmakları bir an gevşemiş ve yeniden sıklaştırıp diğer eli ile saçlarıma yapışmıştı. "Bu sefer seni elimden kimse alamayacak."

"Aptal olamayı kes ve bağla şu sürtüğü." Kamerayı tutan pislik herif, bize doğru kabaca konuşurken kadın ellerimi, benim hareketlerime rağmen hızla bağlamış ve geri çekilmişti. Çekimi yapan adama dönerken ellerini beline koymuştu. "Ağzını bantla. Sebastian denen veledin odaya dalmasını istemiyorum."

Kadın bir an şaşırsa da adamın dediğini yapıp ağzımı bantlamıştı. Sıkı sıkı bağladığı, morarmaya yüz tutmuş ellerimi oynatamadığımdan dolayı işini hızla halledip geri çekildi ve kafasını yeniden kameraya çevirdi.

"Işıkları kapat ve çık dışarı." Hemşirenin yüz ifadesine aldırmadan kurduğu düz cümle ile bağlamış olduğu el ve ayaklarımı yatağın oldukça gerisine çekmeye çalışmıştım. Bir yandan da, başımı iki yana korku ile sallayarak yerimde sessizce haykırıyordum.

Kadın tedirgince "Ama işkenc-" der gibi oldu fakat kameradaki adamın sesi üzerine susmak zorunda kaldı.

"Lafımı ikiletme ve kaybol."

Bir kameraya bir bana bakan kadın, az öncekinin aksine gözlerime korku ile bakarken konuşmaya çalıştı. "Daniel... O daha çocuk..." Sesi, bana tiksinti ile bakan kadından oldukça uzakta, birkaç dakika sonra olacaklara yol almıştı.

"Bunu bana sırtında kızgın demirle şekiller çizen gözü dönmüş kadın mı söylüyor?" Tok sesindeki alay kadının suratını buruşturmuştu.

"İkisini aynı şey değil. Bunu yapmamalısın. Annesine ne deriz?"

"İki aydır kızını görmeye gelmeyen kadından söz ediyoruz. Kimsesizin teki işte. Babası da meçhul. Bu piçleri buraya neden bırakıyorlar sanıyorsun? Korumak isteselerdi bu bataklığa sürmezlerdi. Başlarından savıyorlar. Bu kadar aptal olma, Hera."

Galanodel ✓Where stories live. Discover now