24. bölüm: tuzlu deniz kokusu

60 17 3
                                    

Seth'in yüzüne hâkim olan kederli ifade tam anlamıyla silinmese de yumuşamıştı. "Bu kadar şaşırma ama Sarışın," dedi şaşkınlığımla eğlenerek. "Ne hissettiğimi hiçbir zaman gizlemeye çalışmadım."

"Ben," diye cümleye başladım, ama devamını getiremedim. Ne diyebileceğime dair hiçbir fikrim yoktu çünkü.

"Endişelenme, senden hiçbir şey söylemeni beklemiyorum. Bu itirafı duygularıma karşılık bulmayı ümit ederek yapmadım. Hiçbir zaman böyle bir umudum olmadı zaten. Sen ona aşıksın. Biliyorum. Bunu kabulleneli çok oluyor." Bir süre duraksayıp iç geçirdikten sonra konuşmaya devam etti. "Sana itiraf ettim, çünkü seni ne kadar iyi anlayabildiğimi bilmeni istedim. Belki de biraz bencillik ettim, bilmiyorum. Yani baksana, benim durumum seninkinden de beter!" Eğlenceden yoksun, küçük bir kahkaha attı. "Sevgine karşılık alamamaktan kötü bir şey varsa, o da hissettiğin sevginin farkına dahi varılmamasıdır bence. Sen bu konuda oldukça ustasın, Sarışın. Sana tüm çıplaklığıyla gerçeği söylediğimde bile bana inanamayan gözlerle baktın."

Derin bir nefes alıp verdim. Acısı öyle gerçekti ki, kendi yüreğimdeki sızıyı bir kenara bırakıp, onunki için kederlenmeye başlamıştım. "Beni sevebileceğini hiç düşünmemiştim."

Burukça gülümsedi. "Ben de varlığın diğer herkesi gölgede bırakıyorken bir başkasını nasıl sevebileceğimi hiç düşünmedim." Bir şey söylememe fırsat vermeden konuşmaya devam etti. "Her neyse. Sadece bilmeni istiyorum ki her zaman daha kötüsü olabilirdi ve ne olursa olsun bununla yaşayabiliyorsun."

Luke'un başka bir kızı öptüğü görüntüler tekrar zihnime doluştuğunda gözlerim doldu. "Bununla yaşamak istemiyorum."

"Seni hak etmiyor, biliyorsun değil mi?" Uzanıp yavaşça bir tutam saçımı parmaklarının arasına doladı. "En başında bizi uyurken bulması hoş olmamıştı ve aşırı tepki vermekte haklıydı, ama sen yanlış bir şey yapmamıştın. İşin sonunda yanlış bir şey yapmış olsan bile sadece seninle olmak için gururunu yok saymalıydı. Onun yerinde olsaydım aynen böyle yapardım."

Gözlerim tekrar yaşlarla dolarken, "Beni affetmeyeceği gerçeğini kabullenmiştim," dedim sessizce ve devam ettim, "ama onu bu kadar çabuk yeni biriyle bir şeyler yaşarken görebileceğimi asla tahmin etmemiştim."

Parmakları saçlarımdan kayarak yanağıma dokundu ve akmaya devam etmesine rağmen gözyaşlarımı sildi yavaşça. "Prudence, lütfen," diye yalvardı bana. "Lütfen artık ağlama."

"Deniyorum," dedim ama hıçkırmaya başlamıştım bile. "Ama yapamıyorum."

"Tamam, sorun değil." Beni tekrar kendine çekerek sıkıca sarıldı. "İstediğin kadar ağla. Ben yanındayım."

"Bana karşı bu kadar kibar olmak zorunda değilsin," dedim, ancak nezaketine karşı da koymuyordum. "Sonuçta ben de senin kalbini kırıyorum."

Gülüşünün hoş tınısını duydum. "İnan bana, bir başkasıyla mutlu olmaktansa senin kalbimi paramparça etmene razı gelirim. Ben Sarışın, hangi kumar masasına oturursam oturayım, kazanamayacağımı bilsem de hep seni seçeceğim."

Onun yaptığını ben de yapabilir miydim? Sevdiğim kişi başka biri için ağlarken ona böyle destek olabilmeyi kaldırabilir miydim? Pek sanmıyorum. İşte tam da bu yüzden Seth'in bana olan tavrının soylu bir tarafı olduğunu düşünmeye başlamıştım.

Biraz sakinleştiğimde Seth, Nathan'a mesaj attı ve Hazel'ı Nathan'ın eve bırakacağına dair bana güvence vererek beni oradan ayrılmaya ikna etti. Aklımdaki düşüncelerin yoğunluğu sebebiyle hiç konuşmasak da oldukça hızlı geçen bir yolculuk oldu. Seth arabayı durdurduğunda benim evime değil, onunkine geldiğimizi fark ettim.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 03 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Prudence, just like an étoileWhere stories live. Discover now