1. bölüm: beklenmedik eşleşme

1.9K 133 103
                                    

"Herkes Fransa'dan gelen çocuktan bahsediyor," dedi en yakın arkadaşım Hazel, ben dolabımdan edebiyat kitabımı çıkarırken. "Oldukça yakışıklıymış, ama onunla konuşmaya çalıştığında arkasına bile bakmadan kaçıyormuş."

"Belki de arkadaş edinmekle ilgilenmiyordur." Dolabımı kapatıp kilitledikten sonra bakışlarımı Hazel'a çevirdim. "Ya da belki birileriyle tanışmadan önce okula adapte olması gerektiğini düşünüyordur. Yıllarca Fransa'da okuduktan sonra kendini birden Amerika'da bulmak hiç hoş bir şey olmasa gerek."

Hazel söylediklerime katıldığını belirtircesine başını salladı. "Haklı olabilirsin. Lisenin son yılında kendimi Monterey Lisesi'nde bulsam kafayı yerdim herhalde. İnsan buraya hiç de kolay alışamıyor."

"Onu bir de bana sor," dedim iç geçirerek. "Okulun müdürü baban olunca hiçbir şeye alışamıyorsun."

"Bence bu o kadar da kötü bir şey sayılmaz." Hazel kolumdan tutup beni yürümeye zorlarken sırıtıyordu. "Sonuçta herkesin birbirine bok gibi davrandığı yerde, lisedeyiz ve babanın müdür olması sana birinci sınıf koruma sağlıyor. İnsanların sana bulaşmaya ödü kopuyor."

Edebiyat sınıfına doğru yürümeye başladığımızda, "İş sadece bu kadarla kalsa belki benim de hoşuma gidebilirdi," dedim somurtarak. "Ama öyle olmadığını biliyorsun. Babam benimle ilgilenen erkeklerin de ödünü koparıyor."

"İyi ya işte, böylece hiçbir zaman korkak bir sevgilin olmaz."

Söylediklerine karşılık göz devirdim. "Bu gidişle hiçbir zaman sevgilim olmayacak."

Hazel tekrar konuşmaya hazırlanırken edebiyat sınıfının önünde toplanmış son sınıfları gördü ve odağımız birden değişiverdi. "Tanrı aşkına, bunu nasıl unuturum?"

Kafam karışmış bir şekilde ona baktım. "Neyi nasıl unutursun ve son sınıfların bizim sınıfımızın önünde ne işi var?"

"Sana söylemeyi unuttum, çünkü tamamen aklımdan çıkmış," dedi heyecanlı bir şekilde. "Dönem sonuna kadar son sınıflarla birlikte çalışacağımız bir ödev yapmamız gerek."

Geçen hafta sadece bir gün okula gelmemiştim ve kaçırdığım şeye de bakın. Kaşlarımı çatarak, "Neden böyle bir şey yapacakmışız?" diye sordum. "Ayrıca ödev ne hakkında?"

"Ne yazık ki edebiyat öğretmenimizin dâhiyane fikirlerini nereden bulduğuna dair hiçbir fikrim yok Prudence." Hazel son sınıfları iyice süzdükten sonra bana bakıp göz kırptı. "Ama eminim ki bu çok eğlenceli olacak."

Nedense bu durum beni Hazel kadar mutlu etmemişti. "Ödevin ne hakkında olduğunu söylemedin?"

"Tek bildiğim ikişerli grup olacağımız ve bir makale yazacağımız," dedi sınıfa girdiğimizde. Sınıfın içindeki tekli sıraların fazlalaşıp ikişerli olacak şekilde birleştirilmesi de Hazel'ın söylediklerini kanıtlar nitelikliydi. Bu olay cidden hiç hoşuma gitmemişti. Son sınıflardan doğru düzgün kimseyi tanımıyordum ve tanımadığım bir insanla ödev yapma düşüncesi beni deli gibi geriyordu. Edebiyat öğretmeni Evelyn Stiles'ı hiçbir zaman sevmemiştim, ama sanırım artık nefret ediyordum.

Hazel önden ikinci sıraya yerleşirken, "Lütfen bana her zaman yaptığın gibi en arkaya oturmayacağını söyle," dedi ve tahtaya yakın sıraları işaret etti. "Sadece bu seferlik önleri dene."

"Öyle bir şey yapmayacağımı biliyorsun." Zoraki bir şekilde gülümseyip Hazel'ın yanından ayrıldım ve en arka köşedeki sıraya oturdum. Duvar kenarına geçip kitaplarımı masaya bıraktıktan sonra cebimden telefonumu çıkardım. Edebiyat dersinde gizli gizli manga okumaya bayılırdım, bu yüzden Akatsuki No Yona'nın on üçüncü bölümünde kaldığım sayfayı açtım. Bu ders son sınıflarla veya herhangi başka biriyle etkileşim halinde olmak yerine kendimi mangama gömmek istiyordum. Umarım bu konuda son derece başarılı olurdum.

Prudence, just like an étoileWhere stories live. Discover now