4. bölüm: açık pencere

871 113 148
                                    

"Şu çizimleri nasıl oluyor da yakışıklı bulabiliyorsun, aklım almıyor," dedi Hazel, biz salondaki koltuklara yayılmış, Akatsuki No Yona izlerken. "Yani saçları başları bir tuhaf, giydikleri kıyafetler korkunç ötesi... Bana sorarsan yakışıklı olmaktan epey bir uzaklar."

Oflayıp kumandayı elime aldım ve animeyi durdurdum. "Nedenini anlamıyor olman, Son Hak'ın inanılmaz yakışıklı olduğu gerçeğini değiştirmeyecek." Cümlem biter bitmez kumandayı onun kucağına attım. "Şimdi izlerken şikâyet etmeyeceğin bir şey bul da onu izleyelim."

Hazel adeta bir zafer kazanmış gibi sırıttı. "Bu harika olacak."

"Ne?" dedim endişeyle. "Ne açacaksın?"

Yüzünde şeytani bir gülümsemeyle arama yerine The Vampire Diaries yazdı.

"Hayır," diye isyan ettim. "Ciddi olamazsın!"

Beni duymamış gibi yaparak birinci bölümü açtı ve arkasına yaslandı. "İzlerken şikâyet etmeyeceğin bir şey bul demiştin, öyle değil mi?"

"Evet, ama bunu açabileceğini tahmin etmemiştim. Dünyanın en saçma dizisi bu, Tanrı aşkına!"

Hazel çoktan televizyona kitlenmişti bile. "Ben seviyorum."

Kaşlarımı çattım. "Neden?"

Gözlerini televizyondan bir saniye bile ayırmadan, "Sadece iki kelime," dedi. "Sana. Ne."

"Pekâlâ." Sakin bir şekilde elime telefonumu aldım. "Sırf ben de Twilight seviyorum diye seni rahat bırakacağım."

Ben telefonumun kilidini açarken o çoktan diziye dalmıştı bile. Dudak büzüp Instagram'a girdim ve bildirimlerime baktım. Fotoğraf beğenisi falan yoktu, ama biri bana takip isteği atmıştı. Açıp kim olduğuna baktım.

Ah, bu Luke'tu.

"Hazel," dedim kontrol etmekte zorlandığım bir heyecanla. "Durdur şu diziyi."

"Daha yeni başladık Prudence, kesinlikle yapamam."

"Luke bana takip isteği atmış," dedim neredeyse bağırarak. "Çabuk durdur şunu!"

Hazel kısa bir süreliğine şoka girdi. Toparlandığında ise çığlık atarak bölümü durdurup dibimde bitti. "Hemen isteğini kabul edip geri dön. Hemen, hemen!"

Dediği gibi isteğini kabul ettim ve onu geri takip ettim. Benim istek göndermeme gerek kalmamıştı, çünkü hesabı herkese açıktı.

"Fotoğraflarına baksana," dedi Hazel, en az benim kadar heyecanlı bir şekilde. Söylediğini dinleyip en son fotoğrafından başlayarak bütün fotoğraflarına tek tek bakmaya başladım. Hesabında sadece dört fotoğraf olduğu için, bakması epey kısa sürdü. Attığı bütün fotoğraflar Fransa'da çekilmişti ve Luke hepsinde inanılmaz yakışıklı görünüyordu. Dört fotoğrafın üçünde sadece kendisi vardı, geriye kalan birini ise Fransa'daki arkadaş grubu olduğunu tahmin ettiğim insanlarla çekinmişti. Etiketlendiği fotoğrafları açtığımda, bu grupla çok daha fazla fotoğrafı olduğunu gördüm. Fransa'da oldukça sosyal biri olmalıydı.

"Çocuk cidden yakıyor," dedi Hazel, bir fotoğrafta Luke'un yüzüne yakınlaştırırken. "Ve anlattığın şeylere de bakılırsa senden kesinlikle hoşlanıyor."

Başımı olumsuz anlamda salladım. "Hiç sanmıyorum. Beni bunun için yeterince tanımıyor."

"Yeterince tanımaya hoşlanmak için değil, âşık olmak için gerek vardır Prudence."

Yüzümü buruşturdum. "Seni kim bilirkişi yaptı ki?"

Hazel kocaman bir kahkaha attı. "Kim olacak, tabii ki hayatın ta kendisi."

Prudence, just like an étoileWhere stories live. Discover now