15. bölüm: tek gerçek dil

661 75 92
                                    

"Küçük çocuklar tam bir baş belası," dedi Hazel, elindeki meyve suyu kutularını çöpe atarken. "Sürekli bağırıp durmaları bir yana, daha yarım saat bile olmadan bütün yiyecek ve içecekleri silip süpürdüler. Salondaki masayı çikolata sanırlar da yemeye kalkarlar diye korkuyorum."

Buzdolabından yeni meyve suyu kutuları çıkarırken sırıttım. "Bence abartıyorsun."

Başını olumsuz anlamda salladı. "Kesinlikle abartmıyorum. Yamyam o çocuklar."

Kutuları tezgâha bırakıp ona döndüm. "Bilmem, kostümleri içinde gayet tatlı görünüyorlar."

"Çocuklar onlara şöyle bir baktığında hep tatlı görünürler Prudence, ama sen bakmıyorken burunlarını karıştırıp sümüklerini üstlerine sürerler."

Kendimi tutamayarak güldüm. "Bilgi için teşekkürler."

Önemli bir şey değilmiş gibi elini sallarken o da gülüyordu. "Rica ederim."

Yüzümdeki gülümsemeyi koruyarak yavaşça ona arkamı döndüm ve içeri götüreceğimiz yiyecekleri hazırlamaya koyuldum.

"Luke uğrayabileceğini söylemişti, değil mi?" diye sordu Hazel, yanıma gelip buzdolabından küçük bir su şişesi çıkarırken.

"Evet, öyle söyledi."

"Anladım." Su şişesinden birkaç yudum aldıktan sonra gözlerini tekrar benim üzerime dikti. "Seth'in ısrarla gelmek istemesi konusunda ne düşünüyorsun? Yani belki şimdiye gelmekten vazgeçmiştir, ama kendini davet ettirmesi enteresandı bence."

Yaptığım işe ara verip ona baktım. "Benim için gelmek istediğini düşünüyorsun, değil mi?"

Omuz silkti. "Yaptığı çoğu şeyin seninle ilgili olduğunu düşünüyorum."

"Yani şöyle ki..." Durdum ve konuşmaya devam etmeden önce derin bir nefes alıp verdim. "Biz konuştuktan sonra kendi içimde muhakemesini yaptım ben bunun. Hislerim ve diğer her şey hakkında uzunca bir süre düşündüm. Böylece birçok şeyi netleştirdim kendim için. Kesin bir dille söyleyebilirim ki, ben Luke'tan çok hoşlanıyorum ve onunla aramdaki ilişkiyi, tehlikeye atamayacak kadar çok seviyorum. Ayrıca Seth'in benden hoşlandığına asla tam olarak inanamayacak olsam da, senin dediklerinin gerçek olduğu bir senaryoda bile, onun benden hoşlanması bir fark yaratamaz. Benim bir şekilde ondan etkilenmiş olmam da bir fark yaratmayacak. İşlerin bu hale gelmesini ben istemedim, hiçbir şey benim tercihim değildi. Ben sadece... Luke'u seviyorum. Şimdi bir tercih yapmam gerekecekse, tam da bu yüzden Luke'un yanında hangi seçenek olursa olsun, Luke'u seçeceğim."

Hazel bana çok uzun gelen bir süre duraksadıktan sonra kısa, sessiz bir ıslık çaldı. "Vay canına."

O konuşmaya devam etmeyince kaşlarımı çattım. "Başka bir şey söylemeyecek misin?"

"Açıkçası... Bir gün Seth için üzüleceğim aklımın ucundan bile geçmezdi. Yani bilirsin, düşününce senden hoşlanmak da onun tercihi değildi. Ama haklısın tabii, Luke'tan hoşlanırken başka ne yapabilirsin ki? Çok boktan bir durum."

İç geçirdim. "Sanırım en mantıklısı ondan uzak durmak olacak." Tanrı biliyor ya, bu kesinlikle istediğim bir şey değildi. Seth'e değer veriyordum ben, onu, onunla vakit geçirmeyi seviyordum. Ama daha önce de söylediğim gibi, ben Bella Swan değildim. Benim, onu sevmemi istediği şekilde sevemediğim bir erkeğin, sadece kendimi düşünerek yakınında durup, duygularıyla oynamaya hakkım yoktu.

"Tüh," dedi Hazel, yüzünde üzgün bir ifadeyle. "Tam da Seth'ten hoşlanmaya başlamıştım."

Yüzümü ellerimin arasına aldım ve ofladım. "Bilmiyorum Hazel. Bundan başka ne yapabilirim ki?"

Prudence, just like an étoileTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang