10. bölüm: bazı değişiklikler

730 95 60
                                    

Yemekhanede her zaman oturduğumuz masaya otururken, "Bugün Ethan'ı gördün mü?" diye sordum Hazel'a. "Geçen anlattıklarından sonra konuştunuz mu merak ediyorum."

Hazel başını hızla sağa sola salladı. "O beni gördü mü bilmiyorum, ama ben onu hiç görmedim. Zaten konuşmaya da hiç hazır değildim, böylesi daha iyi oldu bence."

"Öğle yemeğini onlarla yiyoruz Hazel, sonsuza kadar kaçamazsın. Hatta birazdan burada olacaklarını düşünürsek, oldukça az bir zamanın kaldı."

Hazel tepsisindeki elmayı eline alırken yüzünü buruşturdu. "Evet, doğru diyorsun, ama izin verirsen şimdilik bunu düşünmek istemiyorum."

Ethan konusundaki gerginliğine anlam veremesem de, onu sıkıştırmadım. "Sen bilirsin," dedim ve evden getirdiğim sandviçimden bir ısırık aldım. Ağzımdaki lokmayı henüz yutmuştum ki, Luke ile iki arkadaşı yemekhanenin kapısının önünde göründüler. Yüzüme anında kocaman bir gülümseme yayıldı.

"Hay sıçayım," dedi Hazel yüzünü ellerinin arasına alarak. "Suratındaki ifadeye bakılırsa geldiler."

Kaşlarımı çatıp bakışlarımı ona çevirdim. "İfademin nesi varmış?"

"Bir de soruyor musun?" Abartılı bir şekilde göz devirdi. "Fazla âşık, daha nesi olacak?"

İnkâr etmek istedim, ama Luke ve diğerlerinin April tarafından durdurulduğunu gördüğümde söylemek üzere olduğum her şeyi unuttum.

Sessiz kalışımla birlikte yüzümdeki gülümsemenin soluşu Hazel'ı meraklandırmış olacak ki, "Ne oldu?" diye sordu. "Ne gördün?"

Tüm dikkatim Luke ve April'da olduğu için herhangi bir cevap veremediğimde Hazel daha fazla soru sormayıp omzunun üstünden arkasına baktı. Durumu anlaması yalnızca birkaç saniye sürdü, sonra tekrar bana döndü. "Harika, şu Darcy kılıklı kız şimdiden başımıza bela oldu bile."

Onlara daha fazla bakmamın mantıklı olmayacağını düşünerek bakışlarımı Hazel'e çevirdim. "Darcy mi?"

"Winx Club," diye açıkladı Hazel. "Icy, Darcy, Stormy şeytan üçlüsündeki Darcy, hatırladın mı? Bence kız aynı ona benziyor."

Umutsuzlukla suratımı astım. "Kötü kızların en güzeli o değil miydi?"

"Hayır," dedi öfkeli bir sesle. "Kız rimelleri akmış bir yarasaya benziyordu, güzel olduğu falan yoktu!"

Bunu büyük ihtimalle beni rahatlatmak için söylüyordu, ama hiç de rahatlamamıştım açıkçası. April'ın güzel olduğunu biliyordum, Hazel gerçekten güzel olmadığını düşünüyorsa bile beni rahatlatamazdı.

"Hemen canını sıkma." Birkaç ısırık aldığı elmasını tepsisine bıraktı ve dikkatle gözlerimin içine baktı. "Sonuçta Luke her fırsatta seninle diğer herkesten çok daha fazla ilgilendiğini belli ediyor. Darcy'nin kara büyüsünün onu etkileyeceğini hiç sanmam."

Kendimi duygusal olarak çökmüş hissediyordum. "Bunu bilemeyiz, her an benden daha ilgi çekici biriyle tanışabilir."

"Yerinde olsam Luke'tan yana endişe duymazdım," dedi Hazel, dürüst bir şekilde. "Yani beni yanlış anlama, ama o yakışıklı bir çocuk. Arılarla dolu seraya Fransa'dan yeni getirilmiş güzel bir çiçek gibi. Okulumuzun arıları er ya da geç ondan bal yapmak için harekete geçeceklerdi. Kaçınılmazdı bu. Eğer arılara bu kadar takılırsan, hata yaparsın diye düşünüyorum. Sonuçta gerçek hayatta birinin rızasını almadan ondan bal yapamazsın, değil mi? Luke'un rızasını senden başka kimsenin alamayacağına dair gözüm kapalı bahse girerdim."

O kadar ikna edici konuşmuştu ki, ona inanmamak mümkün değildi. Luke'un geçen gün bana söylediklerini de düşününce, April'ı kıskanmamam, sadece biraz kendime güvenmem gerektiğine ikna olmuştum. Tek sorun; kıskançlığımı kontrol altına alma konusunda berbat oluşumdu.

Prudence, just like an étoileWhere stories live. Discover now