12. bölüm: tuhaflıklarla dolu bir piknik

697 84 144
                                    

"Pikniği o kızın burnundan getireceğim," dedi Hazel, telefonu kulağımdan uzaklaştırma ihtiyacı hissetmeme sebep olacak kadar yüksek bir sesle. "Keşke gelmeseydim diyecek. O kadar pişman olacak ki, gözleri yuvalarından çıkana kadar ağlayacak."

Telefonu hoparlöre aldım ve mutfak tezgâhının üstüne bıraktım. "Belki gelmez ve seni söylediklerini yapma zahmetinden kurtarmış olur, ne dersin?"

"Yapma Prudence!" diye çıkıştı bana. "Bu kadar iyi niyetli olma. Kızın gözlerini senin erkeğine diktiğini düşünürsen kesinlikle gelecek."

Yaptığım keki bir kaba koyarken yüzümü buruşturdum. "Aslına bakarsan bunu düşünmemeye çalışıyordum. Luke'u kıskanmak veya endişelenmek, isteyeceğim son şey çünkü. Hem sen Luke'un benden başkasıyla ilgilenmeyeceğini söylememiş miydin?"

"Evet, söyledim. Söylediğim şeyin de sonuna kadar arkasındayım. April'ın Luke'a olan ilgisinden bahsetmemin sebebi gelmek için harika bir motivasyonu olduğunu vurgulamaktı, o kadar. Seni üzmek istemedim. Ayrıca inan bana, ne olursa olsun seni o kızla hiç uğraştırmayacağım. Bütün işi kendi başıma yapacağım."

Kabın kapağını kapattım ve kabı güzelce karton bir poşete yerleştirdim. "April'ın geliyor oluşunu bu kadar önemsemenin Ethan ile bir alakası olabilir mi?"

"İyi ki hatırlattın," dedi öfkeyle. "Ona da acı çektireceğim. April'dan hoşlanmadığımızı bile bile onu pikniğe davet etti. Aklı neredeydi acaba?"

İç geçirip telefonu elime aldım ve kalçamı mutfak tezgâhına yasladım. "Bence sadece dikkatini çekmeye çalışıyordu."

"O zaman bravo ona, çünkü dikkatimi harikulade bir şekilde çekti. Hatta o kadar çekti ki, üç ejderhası olan bir Daenerys Targaryen gibi yakacağım onu."

"Bana aşırı tepki veriyormuşsun gibi geliyor. Ethan'ın kötü bir niyeti olmadığına eminim. Hatta bana kalırsa bu kadar rahatsız olacağını bilse, dikkatini çekmek için bile olsa April'ı çağırmazdı."

Hazel gürültülü bir şekilde ofladı. "Bir Hufflepuff ile arkadaşlık etmenin ne kadar korkunç bir şey olduğunu hatırlattığın için teşekkürler Prudence. Unutmuştum çünkü de, iyi oldu yani."

"Vay canına," dedim gülerek, "az önce gerçek bir Slytherin gibi konuştun."

"İltifat için teşekkürler ve acilen her şeyi bu kadar tozpembe görmeyi bırak lütfen."

"Her şeyi tozpembe görmüyorum. Sadece olaylar senin sandığın gibi olmayabilir, onu anlatmaya çalışıyorum."

"Yani Ethan'ı savunuyorsun," dedi hızlı hızlı. "Neden Ethan'ı savunuyorsun, bundan bahsetmek ister misin biraz?"

Göremeyeceğini bilsem de, göz devirdim. "Ethan'ı savunmuyorum Hazel. Yaptığı şey en az senin kadar benim de hoşuma gitmedi, ama bence bunu yapmasının altında bir sebep vardı. O sebebin de sen olduğunu düşünüyorum işte."

"Harika," dedi sakin bir şekilde ve biraz duraksadıktan sonra devam etti. "Yine de ona acı çektireceğim."

Görünüşe bakılırsa onunla daha fazla tartışmanın hiçbir anlamı yoktu. Bu yüzden konuyu değiştirmeye karar verdim. "Herhalde Seth birazdan burada olur. Sizin eve gelmemiz de çok sürmez, hazır mısın?"

"Sahi, bizi Seth götürüyordu, değil mi? Bir de bunun için ısrar ettiğini düşününce şaşıp kalıyorum doğrusu."

Gülümsedim. "Yavaş yavaş eskiye dönmesi güzel bir şey bence."

"Evet, evet. Kimseye kan kusturmasın da, şu anki haliyle bile idare edebilirim."

"Haklısın aslında," dediğim an dışarıdan gelen korna sesiyle irkildim. Hızlı adımlarla mutfaktaki pencereye ilerledim ve dışarıya baktım. Kapımızın önünde gri bir BMW vardı. "Seth geldi, eğer hâlâ hazır değilsen elini çabuk tut."

Prudence, just like an étoileHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin