59

1.2K 36 0
                                    

Kendi elleriyle huzur içinde dönebilen bir aile. Ne de olsa o da kızın ailesi gibi sadece kâr ve zararı düşünmüştü.

Şimdi, buna sebep olan kişi kendisi olduğuna göre, o da onun ailesinden daha iyi değildi.

"Molitia."

Onun yanağını okşadı. Fazla yemek yiyemediği için yumuşak yanakları oldukça çukurdu. Vücudundaki küçük şişliklerden nefret etmiyordu. Aslında, yüz yüze konuşurlarken göz bebeklerinin kendisini yansıttığını görmek çok hoşuna gidiyordu. Kendine ait ayrı bir yatak odası vardı ama her gün mutlaka onun yatak odasını arardı.

Birlikte geçirdikleri süre henüz kısaydı ama şimdiden onun üzerinde bir etkisi vardı.

Raven onun saçma sapan şeyler mırıldandığı bir bilinçsizlik halinde olduğunu kimseye göstermek istemiyordu. Her şeyi kendi başına yapmaya çalışıyordu, her ne kadar en az özen göstererek de olsa.

İş için ne kadar geride kaldığı umurunda değildi. Tapınakçılar'da hüngür hüngür ağlayan yardımcısı Terrance'ı unutalı uzun zaman olmuştu. (T/N: Şövalyeler için bir yer)

Raven'ın gözleri ona sabitlenmişti. İnsanoğlunun ne kadar kırılgan olabileceğini hiç bilmemiş olması, son yaşananları her saniye ve her dakika iliklerine kadar işlemesine neden olmuştu.

"Sadece ölme."

Yumuşakça mırıldandı. Ne zaman onun bedenini kaldırıp mor gözlerine baksa, ne olursa olsun her şeye katlanabilirmiş gibi geliyordu.

Kızın ince elini yanağına koydu. Yanakları odanın sıcaklığından dolayı kızarmıştı ama onunkiyle kıyaslanamazdı bile.

"Hayatta kal."

Evet. Şu anda onun için bu duygunun peşinden gitmektense gözlerini açması daha önemliydi. Karanlık çökene kadar onun peşinden bakmaya devam etti ve sonra bu garip duyguları bütünüyle yuttu.

* * *

Ne kadar hasta olmalıydı. Bir süre sonra Molitia kendine gelmeye başladı ve kendini çok ağır hisseden bedenini hareket ettirmeye çalışırken zorlandı. Uzun zamandır hareket etmediği için parmağını kaldırmak bile onu çok terletmişti.

Ellerini hareket ettirmeyi başarır başarmaz Molitia yavaşça gözlerini açmaya çalıştı.

"Hayır, çok ağır..."

Üzerindeki battaniye çok ağırdı. Bir bakışta bile bir kattan daha fazla olduğu anlaşılıyordu. Uyandıktan kısa bir süre sonra, ezici bir his yüzünden ölecekmiş gibi hissettiğinde hemen başını çevirdi. Birinin onu bunaltıcı sıcaktan kurtarmasına çaresizce ihtiyaç duyuyordu.

"Biri beni kurtarsın..."

Gözlerini telaşla odanın içinde gezdirdi ama kimseyi göremedi. Alev alev yanan sıcaklık olmasaydı, hâlâ bir rüyada olduğunu düşünebilirdi.

Tam o anda, Molitia bir kapının gıcırdayarak açıldığını duydu, ardından temkinli bir adım içeri girdi. Molitia ağır battaniyeler yüzünden doğru düzgün göremediği için hemen bir çığlık attı.

"Orada kimse var mı?"

Uzun zamandır konuşmadığı için sesi oldukça kısık çıkmıştı. Molitia utancını gizlemek için hemen başını eğdi.

"Anne, Madam?"

"Oh, sen misin, Lili?"

Sesinden Lili olduğunu anladığında Molitia'nın yüzü hemen aydınlandı.

"Lili, özür dilerim ama battaniyeler..."

"Madam, Madam!"

Lili hemen gözyaşlarına boğuldu ve elindeki her şeyi bırakarak Molitia'ya yaklaştı.

"Madam, iyi misiniz? İyi misiniz? Güneş gözlerinizi açamayacak kadar sert değil mi?"

"Bu, Lili..."

"Huk, şimdi sırası değil. Hemen doktoru çağıracağım!"

Madam uyandı! Yatak odasından aceleyle çıkarken çığlık attı. Onun hızla kaçtığı yönü izleyen Molitia'nın yüzüne boş bir ifade yerleşmişti.

"Battaniyeleri üzerimden alın..."

Yorganlar ancak on kat atıldıktan sonra Molitia'nın vücudundan kaybolmuştu.

Gelen doktor Molitia'nın hafızasındakinden oldukça farklı çıktı. Acaba yanlış mı hatırlıyordu diye düşündü ama bu yeni doktor kadındı.

O kadar da büyük bir mesele değildi. Molitia hafifçe düşündü. Kadın doktor onu muayene etmeye devam ettikten sonra rahatlamış bir şekilde gülümsedi.

Dük Dur Lütfen Çünkü Acıtıyor (+18)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt