Bölüm 14

14.5K 1K 65
                                    

Multimedya: Olive.

***

İlk işim üstümdeki vampir kıyafetini çıkartmak oldu. Üstüme kısa şortum ile geniş bir tişört giydim.

Yatağımı hazırladıktan sonra dolabıma gidip kıyafetlerimi dizdim, dolapların kilidi olduğu için kitabımı ve şifalı bitkilerimi de dolaba koyabildim güvenle. Vampir elbisemide çantama tıkıp dolabın görünmeyen bir köşesine attım.

Artık yatmaya hazırdım, ışığı kapatıp yatağa girdim ama uyumak imkansızdı. Rorry nerde bilmiyordum, geri dönüpte bemi orada göremezse ne yapacaktı bilmiyordum, beni burada bulabilirmiydi bilmiyordum, ben burada ne yapacaktım bilmiyordum, anlayacağınız artık hiçbir şeyi bilmiyordum.

En iyisi kaçış planı yapmaktı. Öncelikle buranın güvenlik düzeyini bilmem gerekiyor, nasıl gözetlendiğini ve gözetlenme noktalarını. İkinci olarak ne olduğumu ve neler yapabileceğimi öğrenmem gerek. Tabii bu iki aşama sırasında kimseye gitmek istediğimi çaktırmamam lazım yoksa her zaman bana karşı tetikte olurlar. Bu iki aşama başarı ile sonuçlanırsa buradan kaçabilirim, tabii beni geri bulmamaları için 'düğüm' denen şeyi yapmayı da öğrenmem gerek. Buradan çıkıncada Rorry'i bulmam gerek, nasıl yapacağım hakkında en ufak bir fikrim yok ama yinede bulmalıyım. Rorry'i bulursam kendime bir iş bulup çalışırım ve Rorry ile kendi evimiz olur. Sirke gidin diyor iseniz cevabım hayır, çünkü orada kimsem yok.

Ben yapmam gerekenleri düşünürken biri kapıyı tıklattı. Kimseyle uğraşamazdım, özellikle meraklı gençlerle asla.

Kapıdaki bir süre daha kapıyı çaldıktan sonra fısıldama sesleri geldi, bir kız "Belkide uyuyordur. Şimdi gidelim, yarın konuşuruz." dedi. Ve birkaç kişinin uzaklaşan ayaklarının sesi geldi. Onlar gidince bende uykuya daldım. Sonuçta yorucu olacağı kesin bir gün beni bekliyordu.

***

Uyanmıştım ama gözlerim hala kapalıydı. Ne garip bir rüya görmüştüm böyle.

Rüyada gizemli biri tarafından kaçırılarak bir şatoya getirilmiştim. Sonra onun çok yakışıklı olduğunu ögrenmiştim. Bana garip bir hikaye anlatmıştı. O gidince kaçma planları yapmıştım. Cidden çok garip bir rüyaydı.

Gözerimi açmak istemiyordum, bu yumuşak yatakta uyumaya devam etmek istiyordum.

Dur bir dakika! Yumuşak mı?! Benim uyku tulumum asla bu kadar yumuşak olamaz.

Gözlerimi hızla açıp oturur vaziyete geçtim, ani haraketten başım biraz dönmüştü. Etrafıma baktığımda çadırda olmadığımı farkettim. Bir odadaydım, rüyamdaki odada.

Gerçek suratıma tokat gibi çarpmıştı. Götdüklerim rüya değil gerçekti.

Bir süre yatakta dikildikten sonra yataktan kalkıp üstümü değiştirdim. Dar kotum ile ince buz mavisi bluzumu giydim. Aynaya gittiğimde karşıma bir cadı çıktı. Uzun ve kızıl saçlarımın bukleleri birbirine girmişti. Saçlarımı tarayıp arkadan gevşek dağınık topuz halinde topladım.

Ailemden kimsenin haberi olmadan aldığım telefonuma baktım, saat 07:32 'yi gösteriyordu. Telefonda birşey dikkatimi çekmişti, telefonumun bildirim ışığı yanıp sönüyordu. Ama kimse benim telefonum olduğunu bilmiyordu ki, bu nasıl olur.

Mesajlara baktığımda kayıtlı olmayan bir numaradan gelmişti. Ve 7 mesaj ardarda. Sırasıyla; 'Buria benim Tyler, neredesin?' , 'Gösteri sırasında bir adamla dışarı çıktığını gördüm, gösterim bitince sana bakmak için dışarı çıktım ama seni göremedim. Çadırında da yoktun, eşyalarında yoktu.' , 'Sirktekiler işinin başından ayrıldığını öğrenince çok sinirlendiler, çadırına gidip seni ve eşyalarını göremeyince kaçmış olduğunu söylediler. Bu doğru mu?', 'Buria sana anlattıklarım yüzünden mi gittin?', 'Buria neredesin söyle ben de geleceğim.' , 'Buria lütfen bir cevap ver...', 'Senin için endişeleniyorum, lütfen bir şey söyle, herhengi bir şey.' yazıyordu mesajlarda. Tam okumayı bitirmiştim ki bir mesaj daha geldi, 'Buria tüm gece uyuyamadım, lütfen bana iyi olduğunu söyle,' yazıyordu.

Aslında cevap yazmazdım ama meşhur merakım yüzünden yolladım, 'Sizi tanımıyorum,' yazdım. Bu mesajı yollamamın asıl sebebi telefonum olduğunu ve telefon numaramı nereden öğrendiğini bana söylemesini sağlamaktı. Ama cevabı beklemedim, telefonu tekrar dolaba koydum ve dolabı kilitledim.

Odadan çıkıp oda kapısını da kilitledim. Koridora göz gezdirdiğimde birkaç kişinin merdivenlere doğru gittiğini gördüm ama hiçbiri beni farketmemişti ki bu iyi birşeydi.

Merdivenlerde aşağı inerken beni farketmeye başlamışlardı. Hiçbirine aldırmadan yoluma devam ettim. Luke'un dediği yere gelmiştim, çift kanatlı kapının her iki kanatıda sonuna kadar açıktı.

İçeri girdim heryerde masalar ve sandalyeler vardı ama hepsi belli bir düzen içindeydi. Kapının sağ tarafına denk gelen duvarda gençler sıradaydı ama fazla kimse kalmamıştı, çoğu yemeklerini yemeye başlamıştı. Gidip sıraya girdim. Kahvaltı açık büfe sistemine dayanıyordu. Tepsime bir tapak koydum, tabağa ise birkaç şey koydum ve bir meyve suyu alarak sıradan çıktım.

Masalara göz gezdirdim ama kimsenin oturmadığı biryer bulamak çok zordu. Ama sonunda biryer bulmayı başardım, sonlara doğruydu bunun anlamı yerime geçene kadar çok fazla kişinin göz hapsine maruz kalacaktım.

Kendimi dikleştirdim ve yürümeye başladım. Herkesin gözlerini üzerimde hissediyordum ama aldırmadım.
Masaya varmıştım. Dikdörtgen masanın her iki uzun kenarında da iki sandalye vardı ve şuan hepsi boştu. Geçip birine oturdum. Bir süre daha gözler üstümden kalkmadı ama sonra herkes kendi önüne dönmeye karar verdi.

Kahvaltımın ortasındayken biri masamın önüne gelerek "Oturabilir miyim?" dedi.

Başımı kaldırmadan "Tabii," dedim.

Bir süre sessizce kaldıktan sonra masadaki diğer kişi "Ben Olive. Senin adın ne?" diye sordu.

Başımı kaldırıp karşımdaki kıza baktım. Kız minyon tipliydi, açık sarı bukleleri ve yeşil gözleriyle çok masumane duruyordu.

"Adım Buria," dedim ve daha fazla soru sormasına fırsat tanımadan ayağı kalkıp elimdekileri bırakmaya gittim.

Yemekhaneden çıkmadan hemen önce oturduğum masaya baktım ama kız yoktu, başımı önüme çevirirken kızın kalabalık bir masada, bir kızla konuştuğunu gördüm. Bu cidden çok garipti.

Druid AkademisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin