Bölüm 25

13.2K 933 48
                                    

Multimedya: Austin'nin Buria'ya bakış şekli.

***

Tepsimi bırakıp hızla yemekhaneden çıktım. Merdivenleri tırmanırken kaçar kaçar çıktığıma bile bakmadım. Aklıma bir fikir gelmişti ve heyecandan ölebilirdim.

Kütüphane duvarında kitaplık bölümlerine bakarken gözüme ilginç bir bölüm ilişmişti. Biran önce o bölüme gitmeliydim.

Daha ikinci katı çıkmıştım ki birinin "Buria," diyerek bana seslendiğini duydum.

Dönüp baktığımda beni çağıranın Austin olduğunu gördüm. Bir odanın kapısının önünde bana gelmemi işaret ediyordu.

Bir yandan oyalanmadan kütüphaneye gitmek istiyordum ama diğer yandan Austin ilerde işime yarayabilirdi ve Luke'u sinir etmek için elime bir şans geçmişti. Şimdi bana böyle düşündüğüm için rahatsız oluyor muyum diye sorabilirsiniz, ımm hayır. Tersine çok hoşuma gidiyor.

Austin'nin yanına gittiğimde duvara yaslandı ve kollarını önünde birleştirdi. Bir süre beni süzdükten sonra "Acelen neden?" dedi o tatlı gülümsemesiyle.

"Kütüphaneye gidecektim," dedim gülümsemesine karşılık vererek. Austin bir şekilde içimde güzel duygular uyandırıyordu.

"Sana eşlik etmemde sakınca var mı peki?" diye sordu.

"Eğer senin için yoksa benim içinde yok," dedim ve dediğim an pişman oldum. Onun yanında asla istediğim kitapları alamazdım, sonuçta kendim dışımda kimseye güvenemezdim.
"İyi, beni birkaç dakika beklersen birlikte gidebiliriz." dedi gülümseyerek.

"Tamam, seni bekliyorum." dedim sakince.

"Burada mı?!" dedi kaşlarını hafifçe kaldırarak. 'Evet,' dercesine yüzüne bakınca, "İçeri gel, burada dikilme." dedi tatlı tatlı.

Arada tutan saflığım gizlendiği yerden baş gösterdi yine, "Tamam," dedim. Ben ki nefes almadan iki kez düşünen kız, bu adamın yanında beyin fonksiyonlarımı uçak moduna alıyordum. Cidden kendime çeki düzen vermeliydin.

Austin içimde kopan fırtınalardan habersiz yaslandığı duvardan doğrularak geçmem için kenera kaydı. Bilin bakalım noldu, saftirik ben içeri girdim.

Burası tek kişilik dizan edilmiş ama içine bir tabur askeri alacak kadar büyük bir odaydı, yok oda demek yanlış olur.

Burada benim odamdakilere ek başka eşyalar da vardı. Yatak ve gardolap girişe yakın duruyordu. İlersinde cama yakın tarafta bir büyük, iki küçük koltuk, ortasında bir sehpa ve karşı duvarında asılı halde televizyonu olan ayrı bir bölüm oluşturulmuştu. Ama asıl hayranlık uyandıran odayla arasında sadece kısa ve dar bir masa olan mutfak bölmesiydi.

"Geç otur," dedi koltukları göstererek.

"Tamam," dedim ve gidip kendimi siyah deri koltuğun yumuşak kucağına bıraktım.

"Odamı nasıl buldun?" diye sordu gardolabına doğru ilerlerken.

"Buraya oda demek haksızlık olur," dedim hiç arkama bakmadan.

"Sıcak veya soğuk birşey içer misin?" diye sorarken hala arkamda idi.

"Menüde ne var?" diye sordum şakayla.

"Bakmam lazım," dedi ve mutfak bölmesine doğru yol aldı, yarı çıplak olarak. Pantalonu üstündeydi ama yunan tanrılarına has vücudu tamamen sergiye açık vaziyette önümde duruyordu.

Belki sessiz kalmam en iyisiydi ama elim zaten çamurlu hesabından "Dövme yaptırmayı çok mu seviyorsun?" diye sordum.

Bana bakıp gülümsedi, "Bunlar dövme değil, düğüm." dedi,

İşte bu ilgimi çekmişti. "Düğümlerin görünmediğini sanıyordum." dedim ve düğümlere yakından bakmak için yanına gittim.

"Bu yapılan düğüme göre değişir. Eğer fiziksel bir etki gösteriyorsa genelde görünür olurlar. Ama eğer düğüm yeteneklerin veya ruhun ile alakalı ise gerekmediği sürece kendilerini gizli tutarlar." dedi.

Bilin bakalım o bunları anlatırken ben ne yapıyordum, merakıma yenik düşmüş şekilde tek tek düğümleri inceliyordum. Ve en son birini o kadar merak etmiştimki dayanamayarak dokundum.

Austin'nin gözlerini üzerimde hissediyordum. Başımı kaldırıp baktığımda yanılmadığımı anladım. Yine o garip bakış vardı gözlerinde.

Elimin nerede durduğunu hatırlayınca hızla çektim. Nerendeyse duyulmayacak kadar kısık bir sesle "Üzgünüm," dedim.

Tam ağzını açmış birşey söyleyecekken biri kapıyı tıklattı.

Austin bir süre daha gözlerimin derinliklerine baktıktan sonra kapıyı açmak için gitti. Bende buzdolabında ne var diye bakmaya gittim.

Austin kapıyı açınca kapının dışındakinin direk içeri girdiğine dair ayak sesleri duydum.

"Hoşgeldin," dedi Austin soluk bir sesle.

"Hoşbuldum, hava çok mu sıcak?" dedi Luke'un meşhur alaycı sesi.

Dolaptan soğuk bir teneke kola alıp dolabın kapağı kapattım ve mutfak dezgahına yaslanarak kolamı açtıp.

Luke sesimi duymuş olacak ki "İçerde biri mi var?" dedi ve Austin'nin cevap vermesini beklemeden ileri atılıp beni gördü.

Druid AkademisiWhere stories live. Discover now