Bölüm 43

7.6K 566 143
                                    

Tüm yol boyunca hiç konuşmamıştık. Doktorun yanına gittiğimizde doktora sadece "Zehirlenmiş olabilir." dedi Luke.

Doktor hemen yanıma geldi ve kolumu incelemeye başladı. Kolumu her döndermesinde canım yanıyordu. "Evet, bir tür zehirlenme gibi duruyor. Ama herhangi bir böcek ısırmasına yada bitki zehirine benzemiyor." dedi Doktor Wells. Bir süre sessizce düşündükten sonra "Sebebi hakkında bir fikrin var mı?" diye sordu bana bakarak.

Göz ucuyla Luke'a baktığımda gözlerini üzerime diktiğini gördüm. Önceki gecede olanlardan tahminde bulunduğunu biliyordum. Yalan söylersem dikkati daha çok üstüme çekecektim. "Dün bir tür düğüm belirdi kolumda sonra kayboldu ve morardı." dedim.

Doktor Wells kaşlarını çattı, "Evet bu mantıklı. Bazı düğümler fiziksel olarak alışma süresi ister. Yan etki oluşturabilirler. Hatta bazıları ölümcül olacak kadar güçlüdür. Bu da bir tür yan etki olabilir." dedi. Sonra kolumu kaldırıp incelemeye başladı. Dokunduğu yerler ağrıyordu. "Bu hangi düğüm?" diye sordu. Kimseden ses çıkmayınca önce bana sonra Luke'a baktı. "Anlaşılan sizin de bir fikriniz yok." dedi ve kolumu bıraktı.

"Anlamanın bir yolu yok mu?" diye sordu Luke.

"Kendini göstermediği sürece yok." dedi ve masasından birkaç dosya aldı. "Bir gelişme olursa haber verirsiniz. Diğer hastalarımı kontrol etmeye gitmeliyim." dedi ve odadan çıktı.

Odada yanlız kalmıştık. Tuhaf bir sessizlik hakimdi odaya. Luke'a ne yapacağımız konusunda bir cevap bulmak için baktım. Ve pişman oldum.

"Hangi düğüm o ve kime yaptırdın? Daha elementlere hükmedemezken nasıl oluyorda düğümü kabullenebiliyorsun?" diye sordu ardı ardına. Hem bana soruyordu hem de kendiyle konuşuyordu.

"Kimseye yaptırmadım kendiliğinden ortaya çıktı." yalan söylemek istemiyordum, en azından bir süre. Düğümün gizemini ben de çözmek istiyordum sonuçta.

"Bu kadar güçlü olup önceden yapılmış bir mühür kayıtlı olmalı." dedi ve odadan çıktı.

Bir süre arkasından baktıktan sonra bende çıktım. Luke'u merdivenlerden inerken görmüştüm ama içimden bir ses derse dönmediğini söylüyordu. Bir süre odama çıkmakla derse gitmek arasında karar vermeye çalıştıktan sonra derse dönmeye karar verdim.

Bahçeye indiğimde hala antreman yaptıklarını gördüm. Sessizce silah stantlarına gidip elime ilk aldığıma benzer bir uzun kılıç alıp bir köşede bekleyen Thomas'ın yanına gittim.

"Dönmüşsün." dedi sadece.

"Evet, işimiz kısa sürdü." dedim. Sonra da "Neden burada bekliyorsun?" diye sordum.

"Partnersiz kaldım, tek eğitimci kaldığı için Savaşçı Austin beklememi söyledi." diyerek cevapladı.

"Hadi başlayalım." dedim kılıcı göstererek.

"Kolun o haldeyken mi?" diye sordu.

"Kıpırdatamayacağım kadar ağrıyor ama burada hiçbir şey yapmadan oturursak dikkatleri üstümüze çekeriz." dedim. Kolum ise o sırada bana dikkatleri üstüne çekmenin umrumda olmadığını belli edercesine sancıyordu.

"Kıyafetinin yırtık kokuyla yeterince dikkat çekiyorsun."dedi, gözleriyle kolumu işaret ederek.

Dönüp baktığımda bluzumun kolunun kesik olduğunu unuttuğumu fark ettim. Bir süre daha baktıktan sonra omzumu silktim ve yanımdaki ağacın gölgesine oturdum.

"Sen orada ne yapıyorsun?" diye sordu Thomas şaşkınlıkla.

"Madem dikkat çekiyorum o zaman kendimi yormam gerekmiyor. Kolum zaten kullanılmayacak durumda." dedim ve kılıcı yana atıp kolumu diğer elimle tuttum.

Druid AkademisiOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz