Bölüm 26

12.2K 896 91
                                    

Multimedya: Luke mutfakta Buria'yı görünce.

**

Luke beni her an öldürecekmiş gibi bakıyordu.

Bense ona tatlı tatlı gülümsedim ve "Luke, hoşgeldin. Kola ister misin? Kızarmışsında, malum havalar sıcak. Belki soğuk bir kola seni serinletir." dedim masumca.

"Senin burada ne işin var?" dedi dişlerini sıkarak. Kızgın boğalar gibi derin ve ağır nefesler alıyordu.

"Senin burada ne işin var?" dedim sorusunu sakinlikle ona yönelterek.

"Çık bu odadan!" diye bağırdı.

Ben tam cevap veriyordum ki Austin "Luke, sakin ol. Neden böyle yapıyorsun anlamıyorum ama biran önce bu tavrına son ver." dedi sakinleştirici bir ses tonuyla.

"Sen bu kızı tanımıyorsun!" dedi sertçe.

"O zaman sen tanıyorsun. Anlat ben de öğreneyim." dedi 'sen' kelimesini vurgulayarak ve yanıma geldi.

"Bu kız- bu kız yalancının teki." dedi sert bir ifadeyle.

"Hmm, hangi konuda yalan söylüyormuş peki? Zaten kız hafızasını yitirmiş, sana ne yalanı söyleyebilirki?" diye sordu sakinliğini yitirmeden.

Ben mi? Ben yavaş yavaş kolamı yudumlamakla meşguldüm. Ahh, birde arada bir Luke'a sinir bozucu gülücükler atıyordum.

"O biliyor!" dedi bana ölümcül bakışlar atarak. "Ve şimdi bu odadan gidecek, bir daha dönmemek üzere." dedi bana bakarak.

Koladan sıkıldığım için dezgahın üzerine bırakıp Luke'a döndüm, "Nasıl bir hayal dünyasında yaşıyorsun bilmiyorum ama sana bildiklerimi anlattım. Artık bana bağırıp çağırmaktam vazgeç. Ve eğer bu odadan gidersem bunu sen istedin diye yapmam." dedim ciddi ve kendimden emin bir ifadeyle.

"Kimsenin biryere gideceği yok. Sana gelirsek Luke, sinirlerin neye bozulmuşsa bunu bu kızdan çıkarma." dedi sertçe.

"Ne yani şimdi bama karşı onu mu savunuyorsun?!" dedi sinirle ve kimsenin başka birşey söylemesine izin vermeden hışımla odadan çıkıp gitti.

Bir süre sessice ayakta dikildikten sonra "Üzgünüm, benim yüzümden aranız bozuldu." dedim samimiyetle. Luke umrumda değildi ama Austin iyi biriydi, onun üzülmesini istemezdim.

"Asıl ben üzgünüm, neden böyle yaptı bilmiyorum." dedi ve dönüp bana sarıldı.

İçimden kollarından uzaklaşmak geliyordu ama bugün benim için büyük bir savaş vermişti, yani bir sarılmayı hak ediyordu. Bu yüzden bende karşılık verdim.

Bir süre süren pozumuzun ardında hafifçe geri çekildi ve bana yine aynı garip ifadeyle baktı.

Başını eğerek bana yaklaşıyordu. Hayır, lütfen, ben bunun sonu nereye gidiyor çok iyi biliyorum. Lütfen kapı çalsın ya da başka birşey olsun ve bu olamasın, lütfen, lütfen, lüt- oldu bile.

Austin'nin dudakları benimkilerle buluşmuştu. Öyle naziktiki... Ve yumuşak...

Kalbimin fon müzik olsun diye hızlıca davul çaldığını duydum. Damarlarımda akan kan ise sürat yarışı yapmakla meşguldü. Aklım desen zaten Austini gördüğüm an görüşmeye kapanmıştı.

Austin bir elini belime bir elini saçlarıma yerleştirip beni kendine çekti. Galiba dudaklarım daha fazla kayıtsız kalamayacağına karar verdiği için karşılık vermeye başlamıştı. Ellerimde kendi varlıklarını hissettirmek için Austin'nin boynunda ve saçında keşfe çıkmıştı.

Austin beni geri geri yürümeye zorladı, takii sırtım duvara yapışana kadar. Beni duvar ile kendi bedeni arasına almıştı. İşler her geçen dakika yoğunlaşmaya başlamıştı.

Ve birden kapının çalındığını duydum. Austin duymamış olsa gerek devam ediydu. Onu hafifçe iteleyerek "Kapıda biri var," dedim sessizce.

"Boşver, cevap vermezsek gider." dedi ve tekrar öpmeye başladı.

Kapı tekrar çaldı. Austini yeniden iteledim "Gitmiyor, bence bir bak kim?" dedim.

Tam geri bana doğru eğilmişdi ki, kapının dışından "Austin?" diye genç bir kız sesi duyuldu.

Austin hemen doğrulup bendem uzaklaştı. Ben de duvarın kenarından ayrılarak mutfak bölümünden çıktım. Austin bu sırada üstüne bir tişört geçirip kapıya yönelmişti.

Druid AkademisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin