0.6 "TEHDİT"

7K 783 297
                                    

İyi okumalar.

Öldür onu!

İzel'in beynindeki sesler kendisini ele geçirirken çatalı yavaşça Funda Hanım'a doğru indirdi. Çatalın sivri tarafı Funda Hanım'ın boğazına değdiğinde korkudan çıldırmış olmalı ki, boğazını yırtarcasına bağırdı. Çatal çoktan boğazını acıtmaya başlamıştı. O sırada İzel'in odasına iki adımlık mesafede olan Alkan, bağrışma seslerini duyduğu gibi elindeki ilaçları yere düşürdü. Aklını toparladığında odaya doğru koştu.

"İzel!"

Kapı açılmıyordu. Kapının önünde biri vardı ve açılmasına engel oluyordu.
"Alkan! İmdat!"
Bu Funda Hanımın sesiydi. Kapının arkasında duran son umuduna sesleniyordu.
Alkan zorlayarak kapıyı ittirdi. Öndeki kişinin canı acıyacaktı ama o kapıyı açmak zorundaydı. Kapının zorlanmaya başladığını anlayan Funda Hanım, fırsattan istifade İzel'i üzerinden ittirdi. Çatal bir yöne, İzel bir yöne yere düşmüştü. Bu sırada içeri giren Alkan, olayı anlamaya çalışıyordu.

"O, beni öldürmeye kalktı." diyerek öksürüklerini sıraladı art arda. Alkan'ın arkasına sığınmayı da ihmal etmemişti. İzel ise söylenenleri umursamıyor ve düştüğü yerde uzanmaya devam ediyordu.
Funda Hanım'ın boğazına baktı. Çok ciddi bir durum yoktu fakat kanıyordu. "Ben hallederim buraları. Sizle de birazdan konuşuruz, Funda Hanım."

Funda Hanım ise adeta küplere binmişti. Az kalsın ölüyordu ve Alkan ona gitmesini mi söylüyordu? Boğazından akan sıvıyı hissedince elini oraya doğru götürdü. Eline tekrar baktığında, eline azda olsa kanın bulaştığını fark etti. Gördükleri ile iyice çıldıran kadın, bağırmaya başladı.

"Görmüyor musun boğazım kanıyor? Ve sen hala o kızı mı koruyorsun?"diyerek çemkirmesine devam etti.
Alkan şu kadının imalarından çok sıkılmıştı. "Ben burada tutulan bir taraf, savunulan bir insan göremiyorum. Yaptığı tabii ki doğru değil. Fakat emin olun bunu sizin yanınızda konuşmayacağım. Şimdi bir hemşire bulun ve boğazınıza pansuman yaptırın. İzel ile beni de yalnız bırakın."

Duydukları ile tekrar şok olan kadın, kıpkırmızı kesilmişti. Burada mağdur olan kendisiydi. Hala nasıl kendini kovabiliyordu bu adam. Düşmüş olduğu yerden yavaşça kalktı. Gözü biraz önce kendisine posta koyan adamdaydı. Alkan'ın ise tek yaptığı düşünceli bir şekilde İzel'e bakmaktı.
Daha fazla burada durmak istemediğine karar veren Funda Hanım, kapıyı ardından sertçe vurarak odadan çıktı.

"İzel? Kalkmayı düşünüyor musun?" diyerek bir soru yöneltti Alkan ona. Fakat İzel'in hiç öyle bir niyeti varmış gibi görünmüyordu.
Bunu anlayan Alkan, yerde yatan İzel' in yanına uzandı çabucak. Ellerini başının altında birleştirmişti bile.

"Neden yaptın İzel?"

"Ben deli miyim?" diye sordu İzel bir çırpıda. Soruya cevap vermeyi bırak, başka bir soru ile karşı karşıya bıraktı Alkan'ı.
Bu soruyu beklemeyen Alkan, afallamıştı.
"Değilsin."
İzel kafasını yanı başında yatan adama döndürdü. Alkan, İzel'in kendisine baktığını anlamıştı. Fakat Alkan ona dönmedi. Hala tavanı izliyor İzel'in vereceği cevabı düşünüyordu.
"Peki, o bana neden deli olduğumu söyledi Alkan?"
Duydukları ile gözleri büyüyen Alkan yattığı yerden çabucak doğruldu ve İzel'e döndü.
"O kadın sana böyle mi söyledi?!"
Sustu İzel. Derdi şikâyet etmek değildi ki... Derdi, deli olmadığını duymaktı.

"Ben ona saldırmak istemedim Alkan. Beynimi biri yönetiyor. Beni birileri izliyor. Bana zorla bir şeyler yaptırıyorlar. Ölmek istiyorum artık. Tükendim."

"Böyle saçma düşüncelere kapılma sakın. Beraber atlatacağız bu durumları. O beynini yönetenleri beraber alt edeceğiz." Burukça gülümsedi İzel. "Ve bunun için ilk yapmamız şey; İlaçları düzenli kullanmak. İlaçlarını aldın mı?"

Hayır anlamında kafasını salladı İzel. "Bekle geliyorum." diyerek yattığı yerden kalkarak koridora çıktı Alkan. Yerde duran ilaç poşetini eline alarak tekrar odaya döndü. İzel o arada ayaklanmış yatağına doğru adımlıyordu. Alkan'da peşinden giderek ilaçlarını uzattı ona.
"Şimdi biraz dinlen İzel. Geleceğim tekrar tamam mı?"
"Ihıh. Resim çizmek istiyorum."
Alkan dinlenmesi gerektiğini düşünse de kabul etmekten başka bir şey yapamamıştı.
"Tamam. Ama yorulduğunda bırak İzel."
İzel kafa sallayarak cevap verdi ona. Funda Hanım'ın yanına gitmeye karar veren Alkan, odadan çıkmak için çoktan kapıya yönelmişti.

Aynadan görüntüsüne ters bakışlar atıyordu kadın. Boğazına pansuman yapılmıştı ama acısı hala geçmemişti.
Umursamamaya çalışarak önüne döndü kadın. Biraz önce olanları düşündükçe sinirlerine hâkim olamamaktan korkuyordu. O da işlerine odaklanmayı seçti.
Gelen kapı tık tıklama sesi ile despot sesini takınırken "Gel!" diye seslendi.
İçeri orta yaşlarda elinde paket olan bir kurye geldi.

"Funda Demir?"

"Buyurun." diyerek gözlüğünü aşağıya doğru indirdi kadın.
"Şuraya bir imza alabilir miyim?" diyerek önüne konulan kâğıda baktı Funda Hanım. Afallaması geçtikten sonra kendisini silkeleyerek gösterilen yere çabucak imza attı.
Kurye elindeki paketi Funda Hanım'a uzattı. Funda Hanım daha bu paketin ne olduğunu soramadan hiçbir şey olmamış gibi kapıyı çarpıp gitti adam. Merak duygusu iyice içine işleyen kadın, paketi hızlıca açmaya çalıştı fakat paket açılmıyordu. Eli ile açamayacağını anlayınca çekmeceden makası çıkartıp, paketi kesti.

Tamamen açtığında içindeki kutuyu meydana çıkardı. Birden ter basmaya basmıştı Funda Hanım'ı. İçinden çıkacak şeyden korkuyordu belki de. Oysa çok normal bir şey bile gelmiş olabilirdi. Neden tedirgin olmuştu ki?
Daha fazla beklemeden kutuyu açtı kadın. Arkası dönük bir kaç fotoğraf vardı içinde. İyice elleri titremeye başladı Funda Hanım'ın. Neler oluyordu? Eline aldığı fotoğrafları yavaşça ters çevirdi. Korkmalı mıydı?
Artık fotoğraflar gerçek yüzünü gösterdiğinde delirmemek için kafasını mukayyet olmak zorundaydı kadın. Bu neydi böyle? Midesi alt üst olmuştu. Fotoğrafları bir kenara fırlattığı gibi lavaboya koştu kadın. Öğürüyor, öğürdükçe kusuyordu. Fotoğraftaki şeyler gözünün önüne geldiğinde kusması daha da artıyordu.

O sırada olanları konuşmak için odaya
gelen Alkan, öğürme seslerini duyunca çabucak oraya doğru gitti.
"Funda Hanım!"
Tam lavaboya adımlıyordu ki ayağını kaydıran şeye odaklandı birden. Gözlerini yere indirdiğinde orada bir kaç tane fotoğraf olduğunu gördü Alkan. Fotoğrafın görüntüsü kafasında netleşirken yere eğilip eline aldı fotoğrafı.

Ah!
Bu ne kadar iğrenç bir şeydi böyle? Görüntüye daha fazla dayanamayan Alkan, fotoğrafı yere doğru fırlattı. Fakat bu fotoğraf ona nerden tanıdık geliyordu?
Aklında kalanlar ile İzel'in yaptığı tuvali düşündü Alkan. Tuvalde bir kadın vardı. Duvara asılmış ve her yerinden kanlar akıyordu. Kolları ve bacakları birbirinden zıt yönlere doğru açılmıştı. Hatta derileri yırtılmaya başlamıştı bile. İzel bunu tuvale öyle gerçekçi dökmüştü ki adeta gözlerinin önünde bu kadın canlanıyordu.
Hatırladı Alkan!
Bu o gün ki tuvale çizilen kadının aynısıydı. İdrak ettikleri aklına ağır geliyordu Alkan'ın. Nasıl bir çıkmazdaydı?
Başka bir ipucu aramak için masaya bakındı Alkan. Açılmış paketi gördüğünde çabucak masanın etrafını dolanıp oraya gitti. Funda Hanım ise kusmayı kesmiş, gördüğü görüntüyü unutmak için çaba sarf ediyordu.

Alkan eline aldığı kutuyu sallamaya başladı. Olanlar o kadar tuhaftı ki...
Kutudan yere küçük bir not kâğıdı düşmüştü. Kutuyu bir kenara bırakıp yerdeki notu eline aldı Alkan.
Tam notu okuyordu, gelen ses ile birlikte oraya doğru döndü. Funda Hanım'ın yüzü bembeyaz olmuştu. Saçı başı dağılmıştı. Solgun sesi ile seslendi Alkan'a:
"Se-sesli oku."
Gözlerini Funda Hanım'dan alan Alkan, not kâğıdına odaklandı. Gözleri ile kelimeleri takip ederken, aynı zaman da sesli bir şekilde okuyordu.

"Bu sana ders olsun Funda Hanım. Ressamımın canını sıkıyorsun. İnan bunu görüyorum. Canını yakmak istemem, şansını zorlama!"

Bana ulaşabileceğiniz hesaplar:
Instagram: aysegulmercaan
Gmail:  a.mercaan@gmail.com

TUVALDEKİ KAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin