2.6"ATEŞ VE BARUT"

3.4K 335 85
                                    

İyi okumalar.

&

"Annenden kalan para. Bankada yıllardır duran ama asla dokunmadığın o para var."

Söylenenleri idrak ettiği vakit, sandalyesini geriye doğru savurdu Alkan. Bir anda babasının yakasına yapışarak konuşmaya başladı. Gözleri ateş püskürüyordu.

"Seni gebertirim duydun mu? O paraya dokunmaya kalkarsan veya bir daha böyle saçma bir şey için beni ararsan hatta beni bir daha ararsan seni gebertirim."

"Sanki teşebbüs etmediğin şey."

Alkan kendini o kadar kaybetmişti ki bir yumruk savurdu adama. Kendini saniyeler içerisinde yerde bulan adam kanayan burnunu tutuyordu. Tekrar bir darbe daha yapmak için eğiliyordu ki , Alkan'ı bir el durdurmuştu. Omzuna doğru yandan bir bakış savuran Alkan, ilk önce şeytan mızraklı kolu ardından Ünal Kara'yı gördü.

"Babana karşı böyle davranman hiç hoş değil Alkan." diyerek cık cıklamaya başlamıştı. Zaten tüm sinir sistemi alt üst olan Alkan, içinden küfürler ediyordu. "Bir bu eksikti."

Ünal Kara Alkan'ı es geçerek yerde yatan adama kalkmasına yardım etmek için elini uzattı.

"Ben ünlü iş adamı Ünal Kara. Sizinle daha önce tanışma fırsatımız olmamıştı değil mi Sayın Engin Duman?"

Ünal Kara'nın ağzından çıkan cümleler adamın gözünde büyük bir korkuya sebep olmuştu. Şaşkınlıktan ağzı açık kalan adam, titreyen elini kaldırarak işaret parmağını Ünal Kara'ya uzattı.

"S-siz Ü-ünal Kara mısınız?"

Engin Duman'ın sözleri etrafta sessizliğe neden olmuştu. Bu sessizliği bozan kişi Ünal Kara'idi. 

"Öncelikle yerden kalkın, böyle tanışmayalım." diyerek uzattığı eli tutmasını işaret etti. Adamın titreyen elleri Ünal Kara'nın elleri ile buluştuğu vakit sanki ortama görünmez negatif enerji yayılmıştı. Alkan'ın içine de birden sıkıntı basıvermişti.

Adam ayağa kalkınca, aralarında uzun bir bakışma oldu. Anlamsız bir bakışmaydı. Sert miydi? Soğuk muydu? Bilinmez... Fakat ateş ve barut gibi duruyorlardı. Her an patlama olabilirdi.

Diğerleri put kesilmiş sadece o ikiliyi izliyordu. Sonunda gülümseyerek bu bakışmayı sonlandıran yine Ünal Kara olmuştu. Yapmacık bir gülümseme olmasına rağmen ortamın anlık yumşamasına yaramıştı. Biraz önce Alkan'ın geri fırlattığı sandalyeyi yerden alarak oraya oturdu. Ceketini asmayı da ihmal etmemişti. 

"Burada neler oluyor!" diyerek yanında bir kaç garson ile masanın başına hafif göbekli, saçlarına aklar düşmüş, kısa boylu bir adam geldi. . Herkesin anladığı üzere mekanın sahibiydi. Burnundan soluyordu.

"Bir şey olduğu yok Fatih. Ufak bir anlaşmazlık oldu baba oğul arasında ama büyümeden çözüldü. Siz onu bunu bırakın da şu masayı donatın bakalım."

Alkan, Ünal'ın kendisi hakkında bu kadar rahat konuşmasına anlam verememişti. Olayın çözüldüğü de nereden çıkmıştı?

"H-oş geldinizi Ünal Bey. Ben, ben sizi görmemiştim. Kusura bakmayın efendim. Hemen getiriyoruz." 

Ardından garsonlara kaş göz işareti yaparak Ünal'a selam vere vere oradan ayrıldı. Onların arkasından bakan Ünal Kara bu sefer Alkan ve babasına bakınmaya başlamıştı. 

"Buyurun oturun." 

Alkan şu an ne babasına nede Ünal Kara'ya katlanacak durumdaydı. Onun için yere düşmüş ceketini oradan alarak hiçbir şey demeden çıkışa doğru yürümeye başladı. Fakat kolunu tutan bir el onu durdurmuştu. Arkasını döndüğünde oradan Ünal Kara'nın adamlarından birini gördüğü zaman içinden kısa bir küfür savurdu. Adama uzunca bakınmayı da es geçmemişti.

TUVALDEKİ KAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin