3.8 "BEYAZ ODA"

2.3K 241 107
                                    

İyi okumalar.♡

Alkan hafızasını olabildiğince zorlamaya çalıştı. Bu broş ona çok fazla tanıdık gelse de bir türlü kime ait olduğunu çıkaramıyordu.

Alkan'ın yanından geçip giden insanlar ona tuhaf bakışlar atıyordu. Fakat o bunu umursamadan hala yerine mıhlanmış düşünüyordu.

"Anne, babamın ceketinin üzerinde ki şey ne?"

Annesinin bacaklarına dolanmış ellerini babasına doğru uzattı. Babasının yüzü onlara dönük olsa da başka bir şeyle ilgilendiği için Alkan ve annesini görmüyordu.

"O bir broş kuzum. Kıyafetlere süs diye takılıyor."

Alkan sorusuna kısmen cevap alsada aslında tam olarak istediği cevabı elde edememişti.

"Ben şeklini anlayamadım ki anne."

Annesi eğilerek Alkan'ı kucağına aldı ve yanaklarına sulu öpücükler bıraktı. Gülerek kıyafeti ile annesinin peşine yanaklarını sildi Alkan da.

"O bir ejderha." diyerek saçlarını okşadı annesi.

"Ejderha mı?" Şaşkınlıktan ağzı açılmıştı. "O ne ki?"

"Ağzından ateş çıkaran kocaman bir yaratık." Daha çok şaşıran Alkan irkilerek kaşlarını çattı.

"Yoksa her yeri yakıyor mu? Böyle dumanlar mı çıkıyor yaktığı yerlerden." Fazlaca korktuğu belli olan Alkan'ın bu konuşmaları annesini gülümsetmişti.

"Hayır kuzum korkma," kafasının iyice karıştığını hissediyordu Alkan. "Onların önceden yaşadıklarına dair kanıtlar yok. Fakat insanların hikayelerine, konuşmalarında yer almış hayali yaratık onlar." Ellerinin annesinin omuzlarından alarak kafasını kaşımaya başladı. "Ve eğer yaşasaydılar söylediğin gibi sanırım her yeri yakarlardı."

"Babam neden onu takıyor peki anne?" Kadın bir anda duraksayıverdi. "Yoksa babamda mı her şeyi yakıyor."

Beklemediği bir soru ile karşı karşıya kalan kadın ne söyleyeceğini bilmiyordu. Çünkü Alkan yaşına rağmen çok zeki ve olgun bir çocuktu. Annesinin yalan söylediğini anlayabiliyordu. Konuyu değiştirmeyi çözüm olarak gördü.

"Hadi bakalım küçük ejderha şimdi seni yere bırakacağım ve sonra kaçmaya başlayacağım. Bakalım beni yakalayabilecek misin?"

Ardından Alkan'ın bir şey demesine bile fırsat vermeden mutfağa doğru hızlıca koşturdu. Alkan da bunun üzerinde pek durmadan ağzından gerçekten ateş çıkarıyormuş gibi sesler çıkararak annesinin arkasından koşturdu.

.

"Hoş geldiniz Alkan Bey." diyerek ayaklanıverdi oturduğu yerden sekreter.

"Hoş buldum." diyerek eli ile babasının odasını işaret etti. "Engin Bey toplantıda. Ünal Bey de buradalar. Siz içeri geçin bekleyin isterseniz." Kafa sallayarak elini kapı kulpuna uzattı. Fakat sonra arkasını dönerek sekretere seslendi:

"Şey ben bir sade Türk Kahvesi alabilir miyim?"

"Tabii." diyerek elindeki dosyaları masaya bırakarak oradan ayrıldı kadın. Alkan'da babasının odasına giderek etrafa şöyle bir göz gezdirdi. Ardından babasının sandalyesine geçerek ayaklarını masaya uzattı. Ve cebinden çıkardığı broşu da alarak onunla oynamaya başladı.

TUVALDEKİ KAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin