0.8 "GECE"

6.2K 679 297
                                    

İyi okumalar🎀

Son kez İzel'in yanına gitmek için karşısında duran odadan içeri girdi Alkan. Yatakta bulamadığı İzel'i gözleri ile ararken, onu tuvalin karşısında gördüğünde tüyleri ürperdi.

"O tuvale fırçalarından kan çıkmayacağını söyle İzel. Bu sefer tuvale, kanın bulaşmayacağını söyle."

Alkan'ın sesi o kadar yorgun, bitkin ve tükenmiş çıkıyordu ki. Artık katlanacak güç bulamıyordu kendinde. Bu bilnmemezlik onu çıkmaza sokuyordu. Boğuluyordu Alkan. Çünkü boyundan büyük sularda geziyordu.

"Ama onun ölme vakti geldi Alkan."

Tüyleri diken diken olan Alkan'ın aklında tek bir soru vardı.
Acaba şimdiki cinayetin kurbanı kimdi?

Hayır dedi Alkan kendi kendine. Bunu asla müsade edemezdi!
Adımlarını hızlandırarak İzel'in yanına gitti. Göz temasından asla kopmuyorlardı. İzel, Alkan'ın yapacağı hareketi beklerken; Alkan ise İzel'in boş bir anını kolluyordu.

Duvar tarafından bir çıtırtı duyulduğu gibi İzel'in gözleri oraya kaydı. Fırsattan istifade elinde ki fırçaları alan Alkan, karşı tarafda ki boyaları toplamaya başlamıştı bile.
İzel, elinden alınan fırçanın şokundayken olanları anlayınca güçlü bir kahkaha attı. O kadar çok gülüyordu ki önünde bulunan şovalyeye ayağını çarptığı için, tuvalle birlikte yere düştü şovalye. Fakat İzel hala kahkahasını kesmemişti.

"Ne gülüyorsun?" diyerek boyaları toplama işini bir kenera bıraktı Alkan.
Kendini güçlükle durduran İzel, soruya cevap vermek için ayağa kalkmıştı.

"Sen bunları benden alıyorsun ya hani..." diyerek yutkundu. Gözleri o kadar imalı bakıyordu ki ne söyleyeceğini merak ediyordu Alkan.

"Ben bu cinayetleri tuvallere geçirmesem bile o onları öldürecek."

Alkan'ın elindeki bir kaç fırça bir anda yeri boyladı.
Haklıydı İzel. Bunları çizse ne olur, çizmese ne olurdu. Bunlar sadece işin sembolik kısmıydı.

Sustu Alkan. Elindeki palet, fırça, ve boya yerde yerini alırken odadan çıkmak için adımlamaya başladı Alkan.
Cinayetlerin hepsinden haberi oluyordu. Fakat hiçbir şey yapamıyordu. Çünkü ölen kişinin kim olduğunu bilmiyordu.

Çıktığı sakinlikle usulca kapattı kapıyı Alkan.
Eve gidecek ve güzel bir uyku çekecekti. Umarım uyandığında bunların hepsi bir rüya olmuş olurdu.

Bazen insan o kadar yorulur ki, gerçek hayatta yaşadığı şeyin bile bile rüya olmasını ister. Aslında kendini kandırmaktan öteye gidilmez fakat bazı şeylerden kaçmak için küçük bir umuttur bu.

Alkan, evine gelmiş ve kısa bir duşun ardından kendini hemen yatağa atmıştı. Güzel uykusunu çekerken bu rahatlığını bozan telefon sesini ilk önce tam idrak edemedi. Ses yavaşça beynini ele geçirirken gözleri istemsizce açıldı Alkan'ın. Uyku sersemliği ile nerede olduğunu sorgulamaya başladığında odasında olduğunu anlaması uzun sürmemişti. Israrlara çalan telefonunu aramak için yorganı sol tarafa doğru savurdu.

Karanlıktan bir yeri seçemiyordu. Fakat telefonun melodisinden masasının üzerinde olduğunu anladı. Adımlarını hızlandırarak oraya doğru gitti. Telefonu açacağı sırada, birden telefon kapandı. Alkan ekrana baktığında telefonunda kayıtlı olmayan bir numaranın aradığını gördü. Hemde bu saatte!

TUVALDEKİ KAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin