Bölüm 16: Travma

1.8K 128 44
                                    

İthaf: bilgemelek85
Tam tempo okumalar!

*

Yazarın ağzından...

Genç adam, dalgalı saçlarındaki su birikintilerini siyah bir havluyla karıştırırken yatağına oturdu. Yatağının yanındaki komodinin üzerine doğru uzanıp telefonunu parmaklarının arasına aldı.

Bu, Isabella'yı sekizinci arayışıydı ve artık sabrı yoktu.

"Sikerim ulaşamamanı!" diyerek telefonunu yere fırlattığında başını öne eğip şakaklarını ovdu. "Sekiz kez," diye mırıldandı ses tonunu sabit tutmaya özen göstererek.

"Lanet olası sekiz kez aradım seni, Isa!"

Sanki Isabella onu duyacakmış gibi esip gürlüyordu. Hatta altıncı aramasında onun bir yapay zeka olduğu gerçeğini tamamen unutarak telesekreterle bile kavga etmişti.

O, Isabella'yı korumak için her şeyi göze alırken genç kızın böyle sorumsuzca davranmasına dayanamıyordu.

Sinirle üzerine bir tişört geçirip altındaki havluyu bir kenara attı ve siyah pantolonunu da beline geçirdi. Tişörtü ıslak bedeninden arta kalan su damlacıkları yüzünden ıslanmıştı ama onun bunu umursamayacak kadar gözü dönmüştü.

Siyah, uzun bir kabanı üzerine geçirip yakalarını havaya kaldırdı ve siyah bir şapkayla dalgalı saçlarını örttü.

Aslında Andrew'e yakalanmak çokta umrunda değildi. Hatta Isabella'yı kolundan tutup Andrew'in gözleri önünde masadan ayırabilirdi. Ama sonrası için ne kendini, ne de Isabella'yı riske atmaya hiç niyeti yoktu.

"Jackson?" diye bağırdı Rosalie içeriden. Evin geniş salonu içindeki siyah koltuklara yayılmış, elindeki kurabiye tabağı ve şekersiz kahvesiyle birlikte gece yarısından sonra başlayacak polisiyle dizisini bekliyordu.

Jackson onu duymazlıktan geldi ve dış kapıyı açtı fakat kız kardeşi hızlı ve atikti.

"Nereye gidiyorsun bu saatte?" Bir yandan gözüyle saati kontrol ederken aslında kahveyi yapmak için bayağı erken olduğunu fark etti.

"Isa'nın yanına." diye kısa bir cevap verdi Jackson. Uzun uzun açıklama yapmak ona göre değildi. Aslında bunu kötü çocuk olduğundan yapmıyordu çünkü bir kötü çocuğa göre fazla eğlenceliydi. Sadece uzun cevap vermeye üşeniyordu.

"Deli misin sen? Gideli daha yarım saat anca oldu. Şehire bile varmamışlardır,"

Huysuz bir çocuk gibi omuz silkti.

"Sekiz kez aradım, bakmadı." Genç kız bezgince kafasını öne eğdiğinde sarıya dönük saçları önüne düştü. Belki tam zıttı gibi görünse de Alistair'a laf anlatmak Jackson'dan daha kolaydı.

"İçeri geç ve biraz daha bekle, Jackson." Yeşil gözlerini kardeşinin koyu kahvelerine değdirip gözlerinde yanacak yeşil ışığı bekledi.

Ama huysuz adamın gözleri yeşil ışığın yanından bile geçmiyordu.

"Beklemek istemiyorum," dedi yaramaz bir çocuk gibi. O hep böyleydi. Çocuk gibi davranır, laf dinlemezdi ama nasıl oluyorsa yaptığı şeyler hep iyi olurdu. Her seferinde bir işe yarardı.

Ne yaparsa yapsın kusursuz bir ustalıkla yapardı Jackson.

"Jackson, eğer sen orada olursan Bella daha çok panik yapar ve asıl o zaman işler sarpa sarar. Şimdi uslu bir çocuk ol ve yalvarırırm otur şuraya,"

İMGE - IOù les histoires vivent. Découvrez maintenant