Bölüm 43: Acımasız Zaman

959 82 42
                                    

İthaf: ferideinci1
Tam tempo okumalar!

*

Jackson pizza kutusunu açıp iştahla dumanı üzerindeki hamur dilimini ağzına götürürken bir iki sucuğu üzerinden düşürüp havada yakaladı ve ağzına attı.

"Neden yemiyorsun?" diye sordu yanan ağzını eliyle soğutmaya çalışırken.

Ona herhangi bir şeyden bahsedip keyfini kaçırmak istemiyordum fakat aklımın Jenny teyzemde kaldığını inkar edemezdim ve belli ki bu yüzüme de oldukça yansıyordu.

Bileğime takmış olduğum tokayla dağılan saçlarımı tepeden bağladım. Hayatı tam ekran görmek güzeldi.

Jackson pizzasını yarılamışken ben ilk dilimi aldım ve iştahsızca bir ısırık kopardım. Aslında yeme hevesimin kaybolduğunu düşünmüştüm fakat daha ilk ısırıkta burnumun dibindeki sıcak karışık malzeme kokusu karnımı guruldatmaya yetmişti.

Pizzalarımızı yerken Jackson ufak tefek hikayeler anlatıp durmuştu. Ara sıra ekrandaki yarışma programlarındaki soruları bilmeye çalışıyor, birbirimizin cevaplarına kahkaha atıyorduk. Jackson tarih konusunda tamamen büyük bir hayal kırıklığından ibaretti. Doğru cevabın kıyısından bile geçmiyordu.

Onunlayken zamanın nasıl geçtiğini anlamamakla birlikte aklımdaki tüm kötü düşüncelerde yerini Jackson'ın güzelliğine bırakmıştı.

"Pekâlâ," dedi Jackson önümüzdeki boş pizza kutularını alıp ayağa kalkarak.

"Burada bekle ve güzel bir film bul. Hemen dönerim."

Ona itiraz etmeden koltuğun üzerinde emekleyip az önce Jackson'ın oturduğu yere oturup kumandayı elime aldığımda memnuniyetle gülümsedi.

"Keşke bilgisayar olsaydı," diye mırıldandım. En azından bağlanıp istediğimiz filme ulaşabilirdik fakat şu an ne internete ne de herhangi bir film sitesine erişimimiz vardı.

Kanal listesinin en sonlarında bulduğum birkaç film kanalını yoklarken mutfaktan gelen inleme beni ürkütmüştü. Hızla yayılmış olduğum L koltuktan fırlayıp Jackson'ın yanına gittim.

"Jackson," dedim mutfağa girerek. Jackson sol elinin işaret parmağını musluğun altına tutmuştu. Suyla birlikte ince ince dökülen kan suratımı buruşturdu.

"Parmağımı kestim." diye kısa bir açıklama yapıp suyu kapattı ve parmağını peçeteye sardı.

Tezgahta bir tahtanın üzerinde duran kenarı hafif kan olmuş bıçak ve yarısı ikiye bölünmüş çilekler vardı. Aynı zamanda tam yanında duran iki dolu poşet.

"Sen," dedim tezhaha bakarak. Dudağımın kenarı yavaştan yukarı kıvrılıp sırıtmama neden oldu. "Ne yapıyordun burada?"

Sanki dikkati başka yere toplamak istermiş gibi, "Parmağım sızlıyor." dedi küçük bir çocuk gibi nazlanarak.

Suratımdaki ima dolu bakış ve kendinde görmeye alışık olduğu sırıtış hoşuna gitmemişti.

Parmağınaki peçeteyi çıkarıp yaranın derinliğine baktım. Bıçak epey derinin içine geçmişti ama yine de abartılacak bir durum yoktu.

Mutfak çekmecelerine eğilerek bir yara bandı bulmayı umdum ve bulmuştum da. Bandı ambalajından söküp nazikçe Jackson'ın parmağına doladığımda sızlandı.

"İşte oldu," dedim geriye çekilecekken fakat Jackson yara bandının ambalajını tuttuğum elimi kavrayıp kalbinin üzerine götürdü.

"Kalbime de yapıştırmak ister misin?" dedi sırıtarak. Parmağının acısını unutmuş gibiydi.

İMGE - IWhere stories live. Discover now