Bölüm 42: Anlaşma

1.1K 87 59
                                    

Multimedya: Taylor Swift - Blank Space.
İthaf: EmelBozkurt437

Tam tempo okumalar!

*

Birlikte okulun bahçesine çıktığımızda önce derin bir nefes aldı ve ardından hiç durmadan bahçenin büyük demir kapısına ilerledim.

Tam kapının çizgisinde sanki görünmez bir güç önüme geçmiş gibi durdum. Aklıma Bay Simple'ın hafızamdan sildirmek için her şeyimi vermeye hazır olduğum sözleri ve yüzü gelmişti.

Jackson kıpırdamadığımı fark ettiğinde dönüp bana baktı ve tek kaşını havaya kaldırdı.

"Seni buraya kadar getirmişken o cehenneme geri dönmene izin vereceğimi sanıyorsan yanılıyorsun." dedi okuldan bahsederek.

Haklıydı. Sonu ne olursa olsun bugün o okula dönmeyecektim.

Hızla adımımı demir kapıdan dışarıya attığımda Jackson'ın yüzünde memnun bir gülümseme oluştu ve beni yanına çekti.

Bulutlu havada esen soğuk rüzgar dondurmasada ürpermeme neden olmuştu. Aynı his Jackson'a da olmuş olacak ki elimi tutmayı bırakmadan ellerini cebine soktuğunda benim elimde onun cebine girmişti.

Ağır ağır yürüdüğümüz yolda buna hiç itiraz etmeyerek ona biraz daha yaklaştım ve boştaki elimi de kendi hırkamın cebine soktum.

Dün akşam haber bülteninden hemen sonra hava durumunu sunan devasa gözlüklü kadın New York da bugünün güneşli olacağından bahsettiği için sabah üzerime ince bir hırka almıştım fakat o suratsız kadın yanılmıştı. Zaten onun sunduğu hava durumunun doğruluğundan oldum olası şüphe duymuştum.

Uzun bir müddet boyunca ikimizde sessizce yürüdükten sonra Jackson bir otobüs durağının önünde durdu ve ellerini cebinden çıkararak otobüsün içini işaret etti. İlk defa hatırlamış olduğu bu bayanlar önden nezaketi hoşuma gitmişti.

Otobüsün boş koltuklarında arkalardan bir yere oturduğumda Jackson da yanıma geldi. Elleriyle önce ceketinin, ardından pantolonunun ceplerini yokladı ve dudaklarından masum bir küfür döküldü.

"Cüzdan Dexter da kalmış. Yanında para var mı?"

Hemen elimi hırkamın cebine attım. Benimde cüzdanım sırt çantamda kalmıştı fakat neyse ki cebimde iki öğrenciye yetecek kadar para çıkmıştı.

Parayı Jackson'a uzattığımda gidip şoföre verdi ve yanıma gelip cam kenarına oturdu. Hafta içi genelde sabah öğrencilerle ve işçilerle tıklım tıklım olan otobüs bu saatte boş olduğundan çabuk hareket etmişti.

Yüksek kaldırımlarda ilerleyen sersem adımlar hızlıca gözümüzün önünden geçiyor, kiminin kahkahası, kiminin telefon görüşmesi otobüsün kalın duvarlarını aşıp bize ulaşıyordu.

Dışarıyı seyrederken gözümün tek bir yere dalmasıyla birden gözlerime bir yorgunluk çökmüştü. Göz kapaklarım gözümü perdelerden kafamı Jackson'ın omzuna koydum.

Başını yasladığı camdan ayırmadan beni kolunun altına aldı. Kahverengi süet ceketi başımın altına yumuşacık bir yastık olup beni iyice uykuya itiyordu.

Oturduğum otobüs koltuğunda biraz aşağı kayıp elimi Jackson'ın beline doladım. Şehre varana kadar biraz kestirmemin hiç zarararı yoktu sanırım.

*

"Isa..." diye mırıldandı Jackson kulağımın dibinde. Oturduğum yerde biraz daha aşağı kaymaya çalıştığımda beni tutup yukarı kaldırdı ve eliyle başımı tuttu.

İMGE - IWhere stories live. Discover now