Bölüm 27: Gül

1.3K 96 111
                                    

Multimedya: Imagine Dragons - Natural.
İthaf: Irmak_-_Tasci

Tam tempo okumalar!

*

Ezberlediğim hıçkırık sesleri tek tek duyulurken sonsuzuncu kez tekrar yoprağı avuçladım. Jenny teyzem yanıma eğilip gözyaşlarımı silerken bana mısın demeden ağlamaya devam ediyordum.

Gözyaşına alışmıştım, ağlayan insanları etrafımda görmeye alışmıştım, bu toprağı avuçlamaya, teyzemin yanıma eğilmesine, arkamdaki yabancıların ailem hakkında teyzeme başsağlığı dilemelerine alışmıştım fakat acı eşiğimi yükseltmeye bir türlü alışamamıştım.

Sanki rüyayı ilk kez görüyormuş gibi her seferinde nefesim kesiliyor ve kalbim sıkışıyordu.

Derin bir nefes alıp yataktan kalktığımda odanın içinde hiçte masum olmayan bir küfür duyuldu.

Küfür yavaş yavaş sızlanmaya dönüştüğünde tanıdık gelen sesle birlikte yere eğildim.

"Jackson!" Çığlığımla birlikte Jackson sinirle yerden bana baktı. Her an paytlamaya hazır bir volkan gibiydi.

"İnsanlar yanında yattıkları kişiyi sabah öperek sarılarak falan uyandırıyor, biliyor muydun? Koltuktan atarak değil,"

"Sen koltuktan mı düştün?" dedim şaşkın şaşkın ona bakarken.

"Beni attın," diye düzelttiğinde olayın iyice farkına varmıştım.

Dün gece ikimiz de yorgunlukla koltuğa uzanmış olmalıydık. Aslında ona sarıldıktan bir müddet sonra ayrıldığımızda onun tekli koltuğa yattığını görmüştüm ama sanırım orada rahat edememişti. Zaten daracık koltuğa iki kişi yatmıştık, birde üstüne ben ani bir harekette bulununca doğal olarak ön taraftaki kişi yeri boylamıştı. Yani Jackson.

Zaten daracık koltuğa iki kişi yatmıştık, diye bir kez daha içimden tekrarladım. Jackson dün benimle yatmıştı. Yanımda kalmıştı. Tüm gece nefesi nefesime karışmıştı ama ben bunu fark etmemiştim.. Ah, ne kadar aptaldım! Tüm gece onu uyurken izleme fırsatını kaçırdığıma inanamıyordum!

"Özür dilerim," dedim koltuktan kalkamaya çalışırken. Jackson bir anda daha kalkmama müsaade bile etmeden bir sıçrayışta koltuğa geri yatıp siyah kapüşonunu kafasına örttü.

Masanın üzerinden telefonumu alıp arayan soran var mı diye bakmıştım. Altı cevapsız aramam vardı; Dördü Alec'den, biri büyükbabamdan ve birisi de... Alistair'dan mı?

Kaşlarım alışık olmadığım bu durum karşısında yukarı kalktı. Alec muhtemelen boş boş konuşup beni rahatsız etmek için aramıştı, büyükbabam da nasıl olduğumu sormak için. Fakat Alistair ne için aramış olabilirdi ki?

Merak duygusu bir kurt gibi içimi kemirirken telefonu kapatıp tekrar masanın üstüne koydum. Okul ziline yarım saatten az bir süre vardı.

"Jackson, uyan. Okula geç kalacağız,"

Belli belirsiz birkaç mırıltı çıkarıp yastığa sarıldığında tekrar seslendim. Sanki az önce koltuktan düşüp sinirlenmemiş gibi rahat ve huzurlu uyuyordu.

"Yemişim okulunu! Yat uyu, hastasın sen," dedi kısık ve uykulu bir sesle.

Benim şimdiye kadar hiç devamsızlığım olmasa da okulda birkaç kişinin kulak kabarttığım konuşmasından anladığım kadarıyla Jackson'ın devazmsızlık sayıları sınırın çoktan üstüne geçmişti. Böyle giderse okuldan atılması an meselesiydi.

İMGE - IWhere stories live. Discover now