Bölüm 54: Kamp #1

670 47 41
                                    

İthaf: NerminYkselGrbz
Tam tempo okumalar!
*

Yazarın ağzından.

"Ne dediler?" dedi genç adam karşısında oturan kızın üstüne eğilerek.

Kız yeşil gözlerini sabitlediği masadan ayırıp abisinin suratına bakmadı. Buraya neden geldiğini bilmiyordu. O kimseye hesap vermez ve kimsenin istediği gibi yaşamazdı ancak Alistair'ın bir telefonuyla kendini burada bulmuştu.

"Rosalie," dedi Alistair onu kolundan tutup sarsarak. "Ne dediler?"

"Kimse bir şey demedi," dedi kız. "Ağzımdan senin adını kaçırınca Jackson beni dinlemedi. Ertesi gün Isabella benimle konuşmaya geldi."

Bu isim Alistair'ın dikkatini toplamaya yetmişti.

Kızı tekrar sarsarak, "Ne dedi peki?" dedi.

Rosalie bu yersiz sarsılmalardan, oyunlardan ve tam anlamıyla öyle olmasa bile kendini Jackson'a ihanet ediyor gibi hissetmekten oldukça yorulmuştu.

Saçlarını omzunun arkasına itti ve masaya eğilip dikkatle ağzından çıkacak kelimeleri bekleyen abisine döndü.

"Alistair," dedi anlayışlı bir sesle. Bu anlayışının Alistair'ın tek aksi hareketinde yok olacağına adı kadar emindi.

"Kusura bakma ama bu söylediklerinin hiçbiri bana mantıklı gelmiyor. Evet, karşımızda çok güçlü biri var ancak bu sefer anahtar bizde: Isabella. Andrew'den çok daha güçlü olduğunu biliyorsun. Eğer doğru yönlendirilirse Andrew'i alt etmek için parmağını oynatması yeterli."

Alistair hayatında ilk defa Rosalie'nin bir aptal olduğunu düşünmüştü ancak çok daha büyük bir kavga çıkacağını bildiğinden sustu.

"Anlamıyorsun, Rosalie," dedi. "Sence Andrew Bella'nın ondan güçlü olduğunu bilmiyor mu? O adam her zaman üç adım ilerisini planlar. O ne Isabella gibi, ne de Jackson gibi duygularıyla hareket etmiyor."

"Asıl sen anlamıyorsun!" dedi kız oturduğu masadan kalkarak. Tehditkar bir şekilde abisinin üzerine yürüdüğünde çocuk hiç geri adımatmadı.

"Sen onu bunu bırak da, adam gibi söyle," dedi kısık bir sesle. Yeşil gözleri kardeşinin mavilerine delici birer kurşun gibi bakıyordu.

"Savaş olursa bizim tarafımızda olacak mısın, Alistair?"

Çocuğun suratı, kardeşinden gelen bu zor soru karşısında gerildi.

Neyi zordu ki? Vermesi gereken cevabı biliyordu. Öyleyse neden veremiyordu?

Çocuk bir müddet sessizliğe gömülüp gözlerini kardeşinden çekince kız, "Ben cevabımı aldım." dedi.

"Ne dersen de, ne düşünürsen düşün ama ben Bella'ya güveniyorum. Onda sende olmayan cesaret var, Alistair. Onda sende olmayan bağlılık ve sadakat var."

"Kes sesini," dedi Alistair dişlerini sıkarak ancak hiçbir şey öfkesini dirilten Rosalie'yi susturmaya yetmezdi.

"Ne o? Sözlerim ağır mı geliyor?"

Rosalie'nin sözleri bir erkek için oldukça ağır ve can acıtıcıydı ancak Rosalie hiçbir erkeğin ne düşündüğünü umursamazdı.

Bir anda bacaklarını saran ışık hayatlarıyla Rosalie sırt üstü yere düştü ve savunmasızlığın verdiği acıyla dudaklarından bir inleme döküldü.

Ancak bu onu yıkmaya yetmemişti. Bacaklarındaki halatları hızla tutup kendine çektiğinde bu sefer yere düşen Alistair olmuştu.

Kız adeta bir ninja gibi olduğu yerden fırlayıp doğruldu abisinin önüne geçip yere dayadığı kollarını mor zincir halkalarıyla sıktı.

İMGE - IOù les histoires vivent. Découvrez maintenant