2: Şey yapılmak.

13.9K 1.5K 2.9K
                                    

Şu an Jimin ve ben babamı almaya gidiyorduk.

Babam şaşırtıcı bir şekilde üçüncü gün de kursa gitmeye karar vermişti. Fakat kalçaları fazla ağrıdığı için eşyalarını taşıtmak adına Jiminin de benimle birlikte onu almaya gelmesini isteyince Jimin reddetmemişti. Beni onu almam için çağırmasının nedeni de mızmızlanabilmekti. Belinin ve kalçalarının çok ağrıdığına dair bin farklı mızmızlanma cümlesi kurma potansiyeline sahipti benim babam.

"Az önce boka bastım sanırım"

Dudaklarım duyduğum mızmızlanma yüzünden kıvrılırken Jimine kısa bir bakış atıp tekrardan önüme dönmüştüm.

"Bok boku çeker" diyerek omuz silktiğimde Jiminin kusmaya benzer sesler çıkarttığını duyduğumda kıkırdamadan edememiştim.

"Gerçekten mi Jungkook? Kaçıncı sınıfsın sen? İlkokul üç falan mı?"

İğrenircesine çıkan sesi kursun verildiği alana girdiğim sırada küçük bir kahkaha atmama neden olmuştu. Jimin gerçekten de iğrenmiş gibi çok içten bir kusma efektiyle birlikte o duyguyu vermişti çünkü. Ardından gözlerim etrafta dolandığında önce paytak paytak yürüyerek bana doğru gelen babama kaysa da arkada oldukça hızlı bir şekilde tur atan beyaz at dikkatimi çekince üzerinde bir prensten farksız duran Taehyunga odaklanmıştım.

Siktir, cidden çok iyi görünüyordu. Dans Jimine ne kadar yakışıyorsa bu adama da binicilik yakışıyordu. Kusursuz görünüyordu gerçekten de.

"Jungkook, bugün resmen şey yapılmış gibi hissediyorum" demişti babam yanıma gelir gelmez mızmızlanmaya başlarken. Anında görsel şölenden aldığım zevk uçarken yüzümü buruşturmuş ve babamın omzuna vurmuştum.

"Hangi baba oğluna böyle şeyler söyler ki?"

"Ama ne yapayım? Başka bir şekilde açıklanamaz bu"

Ben yüzümü tekrardan buruşturduğum sırada gözlerim Jimine kayınca onun gözlerinin hafifçe kısıldığını, kaşlarının da havalandığını görmüştüm. Sorguluyordu. Neyi sorguluyordu bilmiyordum fakat bu onun sorgulama ifadesiydi.

"Ben üzerimi değiştireyim, siz de kapıda bekleyin de ben çıkınca eşyalarımı alıp gelin. Yani Jimin alsın" dediğinde başımı onaylar anlamda sallamış ve ayağıma yüklenmemek için sırtımı en yakın duvara yaslamıştım.

"Jungkook, sana bir şey sormak istiyorum"

"Sor. Fark ettim bir şeyleri sorguladığını zaten" diyerek yanımda taşıdığım sudan büyük bir yudum alıp ona bakmaya başlamıştım ve Jimin o an ağzımda şu olmasına rağmen bana hiç acımamıştı.

"Jungkook, baban şey yapılmanın acısını nereden biliyor?"

Sorduğu soruyla birlikte ağzımdaki suyu gürültüyle püskürtmem, aynı zamanda boğazıma kaçması bir olmuştu. Öksürük krizine girdiğim sırada Jimin dudaklarını birbirine bastırarak çenemden tutmuş ve başımı havaya kaldırmıştı. Herkesin bize baktığını biliyordum fakat kendimi engelleyemiyor, öksürmeye devam ediyordum.

"Soracağın soruyu şey yapsınlar Jimin" demiştim derin derin nefesler alıyorken. O ise kıkırdıyordu. "Ben nereden bileyim ya? Duymuştur muhtemelen yani" diyerek kaşlarımı çattığım sırada Jiminin kısa boyu sağ olsun, görüş alanıma giren Taehyungla birlikte yüz ifademi düzeltmiş ve hafifçe gülümsemiştim. O da aynı şekilde bana gülümsediğinde adımlarının yönü tam olarak bize doğruydu ve zaten sadece saniyeler sonra da yanımızdaydı.

"Hoşgeldiniz" demişti güzel gülümsemesiyle birlikte.

"Hoşbulduk"
"Hoşbulduk"

Jiminle aynı anda konuşmamız onun kıkırdamasına neden olmuştu.

Equestrian: taekookWhere stories live. Discover now