23: Affetmeyi denemek

8.9K 1.1K 299
                                    

Taehyung'la tanıştığımdan beri onu ilk defa bu kadar utangaç görüyordum.

Babama babam diyişinin üzerinden iki gün geçmesine rağmen hala utanıyor, babam yanımızdayken kızarmaya başlıyordu. Bir şey de diyemiyordum belki de kendisini babasına karşı garip hissediyordur diye ama çok utanıyor, geriliyordu ve buna hiç gerek yoktu.

Gerçekten böyle olacağını bilseydim asla orada ona söylediği şeyi tekrarlamaz, farkında olmasına izin vermezdim.

"Taehyung lütfen?" Demiştim kaşlarımı çatarak. "Üzerinden iki gün geçti. Üstelik babamın olaydan haberi bile yok. Neden hala utanıyorsun ki?"

Karşı taraftan ses gelmeyince derin bir nefes vererek kendimi yatağıma bırakmış, uzanmaya başlamıştım.

"Bak. Ben şimdi uyuyorum. Uyandığımda burada olman gerek, tamam mı? Babam akşam yemeğine çağır dedi. Gelmezsen büyük üzülür" diyerek de ona biraz vicdan yaptırmaya çalıştığımda bir şeyler mırıldandığını duysam da anlayamamıştım.

"Taehyung ne dedin anlamadım bebeğim ama seni seviyorum, lütfen beni akşam yemeği için uyandıran kişi sen ol. Kapatıyorum."

Yüzüne kapatmıştım. Açıkçası onu akşam yemeğine davet etmenin bu kadar zor olacağını tahmin etmemiştim ama Taehyung'un utangaçlığı ve çekingenliği zirvede olduğu için bu çok zor olmuştu. Kabul bile ettirememiştim, yani sözlü olarak söylememişti ama geleceğini biliyordum. Sonuçta onu yemeğe davet etmiştik.

"Jungkook?"

"Efendim?"

"Geliyorum?"

"Gel"

Abim odama girdiği sırada çoraplarımı çıkartarak örtünün altına gitmiştim. Abim bakışlarını etrafta gezdirip ardından benim üzerimde durdurmuştu.

"Uyuyacak mısın?"

"Evet. Yorgunum. Ne oldu?"

"Hiç, öylesine. Konuşuruz belki diye gelmiştim. Abi kardeş sohbeti falan" diye mırıldanarak hemen gitmeyeceğini belli edercesine masamın önündeki sandalyeye oturduğunda ona dönsem de istifimi bozmadan örtüyü omuzlarıma kadar çekmiştim.

"Daha sonra konuşuruz" demiştim kısık bir sesle. "Yorgunum şu anda"

"Ne zaman konuşmaya gelsem yorgunsun ya da işin var" demişti dudaklarını iki yana kıvırarak. Gülümsüyordu ama sinirleri bozulmuş gibi gülümsüyordu. "Hala benimle konuşmak istemiyor musun gerçekten? Beş yıl oldu Jungkook-"

"Sekiz" demiştim sözünü keserek. "Beni birden hayatındaki yerimden ettiğin günün üzerinden sekiz yıl geçti abi" demiştim. "Beni yapayalnız bıraktığın günün üzerinden sekiz yıl geçti."

"Bunları ne zaman aşacağız? Ben kardeşimi istiyorum Jungkook. Ben buraya döndüm çünkü anneme ve babama olduğu kadar sana da ihtiyacım var."

Gülmüştüm. İstemsizce olmuştu bu.

"Ben on beş yaşındayken, hayatımın merkezinde sen varken aniden bir gün bir kızı hamile bıraktığını öğrendim ve hemen sonrasında seni kaybettim. İster drama yaptığımı düşün, istersen de başka bir şey. Ama gerçek bu. Ben hayatımı seninle doldurdum, sen dikkatsizliğin yüzünden sadece bir günde hem kendinin hem benim hem de annemlerin hayatını alt üst ettin."

Onunla bu konuları ilk defa bu kadar açık bir şekilde konuşuyor oluşum kalbimin hızlanmasına neden olmuştu. Ah, umarım ağlamazdım.

"Yirmi yaşındaydın, sen de yeterince büyük değildin, hayat hakkında çok bir fikrin yoktu evet. Ama biriyle yatmaya, daha doğrusu korunmasız bir ilişkiye girmeyi isteyecek kadar aklın yerindeyse sonuçlarına da katlanmak zorunda kalacağının bilincindeydin. Buna rağmen risk aldın ve o risk sadece senin elinde değil, bizim evimizde patladı"

Equestrian: taekookWhere stories live. Discover now