18: Kelebekler vadisi

9.9K 1.2K 959
                                    

Hep geceleri yazdığım için bazı kısımları uyuklayarak yazdım, yazım hatası olabilir, kontrol etmeden atıyorum çünkü uykum var 😚



___

Ben yalan söyleyemezdim.

Gerçekten yalan söyleyemiyordum. Oram buram kaşınmaya başlıyor, gözlerine bakamıyordum karşımdaki kişinin. Üstelik şu anda karşımda şeytana pabucunu ters giydirme potansiyeline sahip olan babam vardı. Onu kandırmam çok zordu.

Bu yüzden yalan yerine gerçeğin bir kısmını yumuşatarak söylemeye karar vermiştim o anda.

"Cevap vermeyecek misin canım?" Demişti babam oldukça ciddi bir yüz ifadesiyle. "Ne tür bir kötü olay yaşadın ve benim bundan haberim yok?"

"Aslında çok büyük bir şey değil" demiştim omuzlarımı düşürerek. Bedenimi ona çevirmiş ve üzgün üzgün bakmaya başlamıştım inandırıcı olabilmek adına.

"Büyük olmayan bir şeyi neden büyütme potansiyeline sahip olduğumu da merak ettim şu an? Gereksiz mi abartıyorum ben yani bir şeyleri?"

"Baba.. öyle değil. Korumacılığından dolayı dedim. Seni de anlayabiliyorum zaten. Olaylara benim gözümle bakmıyorsun sonuçta, babam olarak bakıyorsun. Ama bu uzamasını isteyeceğim türden bir konu değil. O yüzden söylemedim"

"Uzayıp uzamaması gerektiğine yufka gönlün karar vermemeli. Sen genelde herkesi affedersin Jungkook. Kinci olduğunu söylüyorsun ama basit inatlaşmalar dışında affetme eğilimlisin. Tıpkı annen gibi. Bu yüzden anlatıyorsun bana her şeyi. Eksiksiz bir şekilde."

"Anlatacağım tamam ama şimdi konuşmasak olmaz mı?" Demiştim ellerimi bir suçlu gibi önümde birleştirirken. Masum masum bakıyordum ona. Biliyordum. Dayanamazdı bu bakışlarıma. Taehyungla kahvaltı yapacaktık. Çok fazla vaktimiz de yok, Taehyungun bir işi varmış da"

"Tamam" demişti uzatmadan. Ama yüz ifadesi ciddiydi. "Unutmam ama ben bunu. Aklında bulunsun"

"Tamam baba. Söz veriyorum, akşam geldiğinde konuşacağız" diyerek pıtı pıtı onun yanına gittiğimde kollarını etrafıma sıkıca sarmış, dudaklarını saçlarıma bastırarak uzunca soluklanmıştı. O an babama sarılırken fark etmiştim ki kalbi hızlı atıyordu. Endişelenmiş ve sinirlenmişti muhtemelen. Zaten ondan bir şey gizlememden nefret etmişti her zaman.

Kollarımı ondan ayırmadan önce sağ yanağına bir öpücük bıraktığımda babam ben yanından ayrılana kadar sırtımı sıvazlamıştı. Eski yerimi aldığımda babam gitmek yerine Taehyunga bakmaya başladığında ben hemen istediği şeyi anlayarak bakışlarımı Taehyunga çevirmiştim ama Taehyung hiçbir şey anlamamış gibi biraz çekinerek babama ve bana bakıp duruyordu.

Parmaklarımı omuzlarına yerleştirerek hafifçe ittirdiğim sırada babam derin bir nefes vermişti.

"Ben evden, elbette evde oldukları sürece, oğluma ve eşime sarılmadan asla çıkmam. Bu demek oluyor ki şu an senin kalkıp yanıma gelmem ve bana sarılman lazım?"

Taehyung hafifçe büyüyen gözleriyle babama bakmaya başladığında onun kavradığım omuzlarını okşamış ve bir kez daha sıkarak kalkması için sinyal vermiştim. Bakışları kısa bir anlığına bana döndüğünde ona samimi bir şekilde gülümsemiş ve ellerimi geri çekerek ocaktaki patatesleri kontrol etmek adına ocağın başına geçmiştim. O sırada Taehyung da ayağa kalkarak babamın yanına doğru gittiğinde babam kocaman gülümseyerek tıpkı bana sarıldığı gibi sıkıca sarılmıştı Taehyunga.

Dudaklarım istemsizce iki yana kıvrıldığında artık pişen patatesleri bir tabağa almış ve onlar ayrıldığında Taehyungun ifadesini kontrol etmiştim. Daha dün çok duygusal ve zor bir gün geçirmişti sonuçta. Bu sarılma ona iyi gelebilirdi.

Equestrian: taekookWhere stories live. Discover now