33: Teklif

7K 923 183
                                    

Taehyung gerçek bir sanat eseriydi.

Birbirinden farklı göz kapakları, yüzüne özenle yerleştirilmiş tatlı benleri, orantılı yüz hatlarıyla birlikte gerçek bir sanat eseriydi.

Fakat atın üzerindeki Taehyung, sanattı. Sanat eseri ya da sanatçı falan değildi. Tam olarak sanattı. Sanatın vücut bulmuş haliydi.

Çiftliğin arkasında kalan uçsuz bucaksız çimlenliklerin olduğu yerde kendisi kadar asıl olan atıyla birlikte rüzgara meydan okuyordu şu anda. Taehyung sanatı anlatıyordu ve ben de iç geçirerek onu izlemekten başka bir şey yapmıyordum. Vücudunun kontrollü hareketlerini, hızına ve uzaklığına rağmen seçebildiğim yüzündeki huzuru izliyordum.

Elimde kahvem, gözlerimin önünde de kusursuz bir sanat vardı. O kadar keyifliydi ki izlemek, saatlerce burada kıpırdamadan oturabilir ve onların uyumunu izleyebilirdim.

Fakat her zaman olduğu gibi bu keyifli anı bozacak bir şeyler olmalıydı, olmuştu da.

Ben tüm algılarımı Taehyung'a yönelttiğim için ayak sesi falan duymamıştım. Benimle birlikte Taehyung'u izleyen başka biri olduğunu omzuma dokunan parmaklarla birlikte irkilerek fark etmiştim.

"Üzgünüm, korkutmak istememiştim"

Gördüğüm beden ve duyduğum ses Felix'ten başkasına ait değildi.

"Sorun değil" demiştim hemen toparlanarak. "Dalmışım, duymadım seni"

"Anlayabiliyorum" demişti gülümseyerek. Ardından burnunu hafifçe kırıştırmış ve bakışlarını Taehyunga çevirirken devam etmişti. "Karar vermesini beklemek senin için de zor olmalı"

Kaşlarım havalanmıştı hafifçe. Neyden bahsediyordu?

"Anlamadım?"

"Taehyung'un gidip gitmeyeceği konusundan bahsediyorum" demişti gülümseyerek. "Ama yanlış anlama, bana anlatmadı. Ben de oradaydım, konuşmalar yanımda yapıldığı için biliyorum"

Bilmediğimi belli edersem geri çekilirdi. Onu tanıyordum az çok. Bu yüzden oynamaya karar vermiştim.

"Ah, anladım" demiştim hafifçe gülümseyerek. "Sorun değil, anlatsa da sorun etmezdim"

Felix hafifçe omuz silkerek Taehyung'u izlemeye başladığında dudaklarımı yavaşça yalayarak ıslatmış ve kahvemden bir yudum aldıktan sonra bakışlarım Taehyung'dayken konuşmuştum.

"Sen tam olarak ne kadarını duydun?"

"Aslında sanırım tamamını duydum. Yani edilen teklifi ve Taehyung'un kararsızlığını dinleme şansım oldu"

"Ben kararı Taehyung'a bıraktım. Neyi kabul ederse ona destek olacağım" demiştim hafifçe omuz silkerek. Benden de iyi oyuncu olurdu cidden. "Benimle konuşurken de çok kararsız görünüyordu. Bu yüzden şimdi merak ettim, teklifi ilk duyduğunda nasıl bir tepki verdiğini gördün mü acaba?"

Tam olarak ne teklif edilmişti bilmiyordum fakat buradan gitmekle ve yeni bir işle ilgili olduğunu anlamıştım. Ama aklıma bir şey takılmıştı şimdi. Neden bana hiçbir şey söylememişti?

"Açıkçası yüzünden herhangi bir şey anlaşılmıyordu. Oldukça sakin karşıladı ve bunun zor bir karar olduğunu söyleyip düşünmek için zaman istedi"

"Anlıyorum" diye mırıldanarak başımı salladığım sırada Taehyung'un yavaşladığını ve bize doğru geldiğini görmüş, ona gülümsemiştim.

"Senin dersin mi vardı bugün?"

"Evet. Yirmi dakika sonra başlayacak. Bugün işim biraz erken bitince oyalanmadan geldim"

Equestrian: taekookTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon