on yedi

165 24 225
                                    

"Gerçekten bu masala inanıyor musun?"

"Elbette inanmıyorum." Daphne'yi korkutan hikayeyi duymak için bu kadar heyecanlı olunca elimden gelen tüm korkutuculuğuyla yolda ona sunmuştum ama hala canlı kasaba ve her yere asılmış gaz lambalarının olduğu işlek caddede beni ciddiye almıyordu.

"Daphne'yi korkutmak kolaydır," dedi aklına tüm anıları gelmiş gibi hınzır hınzır kıkırdadı.

"Kardeşlerinin içinde en çok ona mı düşkünsün?"

Çünkü Daphne'den epey bahsediyordu. Ve ondan bahsederken de hep gülümsüyordu. Gerçi Jamie çoğu zaman sırıtıyordu da zaten. "Hmm. Bilmiyorum söylemesi güç. İkizlerle daha çok ilgileniyorum sanırım. Biliyorsun, hala çok küçükler. Jane ise aralarındaki en asi. Tartışma çıkarmaya bayılıyor ama aynı zamanda da en sertleri. Ben olmadığımda onun herkesi düzene dizeceğini biliyorum. Rosie ise annemden farksız. Yemin ederim onun bir kopyası. Üstelik en büyük ikinci ablam. Genelde onu dinlerim. Çok iyi akıl verir. Edith ise belki de en az konuşma şansı yakalayabildiğim. Rosie'den büyük olmasına rağmen daha bağımsız hareket eder. En akıllımızdır. Üstelik bir eşi var ve yeni bie yere taşıyor. Daphne ise... Daphne de benden küçük olduğu için ikizler gibi. Ama konuşacak daha çok şeyimiz oluyor. Başı derde girdiğinde de bana en hızlı koşan o olur."

"Ya sen? Sen kardeşlerinin arasında ne konumdasın?"

Tuttuğu feneri biraz daha ileriye çevirdi. Ay yolumuzu yeterince aydınlatıyordu bana kalırsa ama Jamie emin olmak istiyordu sanırım. "Bilmiyorum. Belirgin bir özelliğe sahip olduğumu söylemek güç. Kendimi akıllı, asi ya da farklı görmüyorum."

"Elbette akıllısın. Ve farklı. Ama kurallara benden daha çok uyduğun kesin"

Jamie gözlerini yola çevirerek, başını benim aksi kısmıma yöneltti. Sonra tekrar baktı ama ona baktığımda yine aynısını yaptı. Yine de gülümsüyordu. "Ciddi misin yoksa benimle alay mı ediyorsun ayırmakta zorlanıyordum."

Bir şey söylemedim. Sırf daha fazla iltifat duymak için aptalı oynamasını izin verebilirdim ama istediğini de öyle kolay vermeye niyetim yoktu. Jamie'nin bugün içinde keyfimi yerine getiren tek kişi olduğu gerçeği bile bunu değiştirmiyordu. "Sana daha iyi hissettirecek mi bilmiyorum ama sen de göründüğün kadar şımarık değilsin."

"Bunu sana söyleten ne oldu?"

"Senin yaşında bir kızın idealları konusunda bu kadar dik durması... meh. Bir nebze etkilenmiş olabilirim. Ya da fikirlerinin belirtilmesinden ne kadar hazedilmediğini bilmene rağmen asla kendine saklamaman. İyi iş, Griffiths."

Yandan ona baktım ama hala ufak çocukların belki Koca Ayak olduğunu düşüneceği kadar büyük ayak izlerinin çamurda bıraktığı izlerdeydi gözleri. "Hah. İnsanın sana kendini affettirmesi kolay oluyor."

Yüzünü okuyabilmek için önüne geçip arkaya doğru, ona bakarak yürüdüm. Aşağı yukarı Oliver kadar uzun olduğu için başımı ve fenerimi biraz daha yukarıda tutmam gerekiyordu gevşek bukleli saçlarının arasındaki ifadelerini seçebilmek adına da.

"Kinci biri değilim."

"Orası kesin... Ama hangi yolu tercih edersem edeyim bana kızgın kalacağını düşünmüştüm. Oliver'dan hoşlanmıyorsun. Bu yüzden kız kardeşinle ikisinin arasında bir şey olmasını istemiyorsun sanırım. Ama onu üzgün görmek de istemiyorsun."

Jamie bunu daha önce düşünmemiş gibi kaşlarını hafifçe çatıp bir süre sessiz kaldı. "Hmm. Evet. Ama ikisi de senin suçun değil. Daphne fazlasıyla umutsuz bir romantik olduğundan iyi görünümlü olduğunu düşündüğü kimseye karşı koyamaz. Hele ki biraz tehlike diye bağırdıklarında."

Lake in the MoorWhere stories live. Discover now