27.Bölüm"Orman"

268 11 0
                                    

Bazen hayata sıfırdan başlamak ister insan bende öyle yapmak istedim yeni insanlar tanırsam eskileri unuturum sandım hayatımda hep iyi şeylere sahip oldum başta hatırlıyorum o kadar bencil biriydim ki aslında tam olarak bencillik değil ben herkesi kendim gibi sanıyordum bazen yağmurla oturup konuşuyoruz bana öyle şeyler anlatıyor ki bu nasıl olabilir diyorum demiştim insanların hayatlarını merak ettiğim için psikolog olmak istiyordum yağmura hayatın nasıl diye sorduğumda yüzme o kadar kederle baktı ki biran ne oldu anlamadım fakat yağmur anlattıktan sonra anladım neler olduğunu yağmur aynı şu cümleleri kullanıyordu.
YAĞMURDAN:
Hayatıma buraktan başka kimseyi almadım almayı da düşünmüyorum hiçbir zaman aşık olacağımı sanmazdım hayatla hep mücadele içindeydim fakirlik o kadar zordu ki bir dönem o kadar fakirdik ki bir insanın hiç yapmak istemiceği şeyler yaptım en basit örneği ortaokula giderken hatırlıyorum da tüm sınıf arkadaşlarım lolipoplu şeker almıştı tabi benimde yanımda para falan yok o an o kadar canım çekti ki elinde şeker olan bir arkadaşım şekerini poşetine sarıp merdivenin üstüne koymuştu su içmeye gidene kadar o gelene kadar şekeri hiç düşünmeden alıp ağzıma attım biraz oyalandıktan sonra hemen çöpe attım şekeri arkadaşım şekerimi gördün mü diye sorunca ona hayır diye cevap verdim çünkü gerçekten o şekeri çöpe attığını düşünmüştüm. Ne kadar acınası bir durum biliyorum ama bunun için utanmam gerkicek bir durum yok hayat bu işte insanlar zoru göre göre alışıyor her çıkışın bir başlangıcı vardır bir söz vardır Çok seviyorum"bu hayat mendil satan çocuğun burnunu koluyla silmesi kadar acımasız"seviyorum bu sözü bana hayatı anlatıyor daha doğrusu hayatın gerçeklerini her ne olursa olsa yere düştüğünüzde kalkın ne olursa olsun kimsenin sizi düşürmesine izin vermeyin kimse kimsenin ne yaşadığını bilmiyor eğer ben o zamana takılıp kalsaydım şuan bu durumda olmazdım Buket sende düştün ama şuan kalkıyorsun ve kalk hep hayatımızda iyi şeyler vardır biz göremesek de vardır.
*****
yağmur bana bunları anlattığında o kadar üzüldüm ki  Kendi halime Şükr etmiştim.. sabah uyandığımda başım ağrıyordu biraz. baya bir erken uyanmıştım bu yüzden aşağı inip kahvaltıyı kendim hazırlmak istedim aşağı inip birşeyler yapmaya başladım aklıma kahvaltılık gelebilicek birçok şeyi yaptım yaklaşık 1 saatin sonunda annem ve babam aşağı indiler beni bu halde görmeye biraz şaşırdılar Fakat hemen yanıma gelip sarıldılar onlar gibi ailem olduğu için şanslıydım"günaydın tatlım bize kahvaltı mı hazırladın"tam cevap vereceğim sırada biraz ileriye takıldı gözlerim bavul vardı hemen sordum"anne,baba bu bavullar ne" annem gülümsemeye çalıştı "tatlım iş için İstanbul'a gitmemizi gerekiyor" susup annemi dinledim niçin gidiceğini falan anlattı yapacak birşey yoktu alıştım artık yanlız olmaya "peki ne Zaman gidiyorsunuz"dedim "birazdan Yola çıkıyoruz"başka bir şey demedim kahvaltımızı yaptık aşağıdan korna sesi geldi taksinin geldiğini anladım annemlerle beraber aşağı indim direk okula gidicektim ordan Fakat biraz erkendi okul için daha 1 saatten fazla vardı annemlerle vedalaştım taksinin gidişini öylece izledim gözümden bir damla yaş aktı hemen toparlandım kapıyı kilitliyip kulaklığımı taktım sahile gitmeye karar verdim sahile doğru yürüdüm o sırada düşündüm acaba buraya gelmeseydim buradaki insanları tanımasaydım hayatımda ne değişirdi yada onlarsız bir hayat ne olurdu sanırım bir yandan iykide onlarla tanıştım diyorum onlar sayesinde hayatın gerçeklerini öğrendim arkadaşlığın, kardeşliğin ne demek olduğunu öğrendim kağana ise baştan beri farklıydım ne çok iyi nede çok kötüydüm ama her zaman ona karşı farklıydım onu görünce bir garip oluyordum kötü biri gibiydi herkes öyle diyordu fakat ben buna hiç inanmadım
Sahile geldiğimde denizi izlemeye başladım aklıma kağan geldi hiç sevgilim gibi davranmıyordu önceden nasılsa simidide aynı bu yüzden kağanı aramaya karar verdim telfonu elime aldım çalıyor
"Prenses"sesi çok ciddi çıkmıştı
"Günaydın nerdesin"merak ettim
"İşim var prenses"ne işi işte ya
"Sahildeyim sende gelsene"dedim
"Olmaz okulda buluşuruz"ya bir git
"İyi kağan sormadım say"diyip telefonu kapattım bu ne ya biz nasıl sevgiliyiz biz adamı düşünüp davet edelim adam yok işim var diyor ne işi gene susuyor bu sırada telfonuma mesaj geldi
*Yüzüme telefon kapatmak ha bu hiç iyi değil prenses*
Bu ne şimdi hem suçlu hem güçlü özür dilemesi gerekirken birde zeytinyağı gibi üste çıkıyor bir mesaj daha geldi fakat bakmadım bir süre boyunca sahili izledim Ankara'da deniz yoktu sahile yakın bir yerde oturuyorduk Küçükköy Mahallesinde sahile pek uzak değildi bu yüzden sık sık gelebiliyordum  omzumda bir kol hissedince irkildim hemen ayağı kalkıp kolun sahibine baktım yeşil gözlü uzun boylu esmer biriydi bir adım geri gittim içimde hiç iyi şeyler olacak gibi gelmiyordu adam konuştu"pardon sizi biriyle karıştırdım"derin bir nefes aldım en azından bu olay yanlış anlaşılmadan ibaret demi "sorun yok"diyip gülümsedim adam elini uzattı"bu arada ben serkay"eğer kağanla sevgili olmasam karışmdaki adama düşebilirdim Fakat kağan böyle bir şey anlarsa bu sonum olabilir hatta olabilir değil olur  bende nezaketen elimi uzattım"bende Buket neyse benim gitmem gerek iyi günler"dedim adamda çözemediğim birşey vardı "peki tamam iyi günler" diyip uzaklaştım adam arkamdan bakmaya devam ediyordu şuanda hiç okula gidesim yoktu ama tek başıma neler yapabilirim onuda bilmiyorum aklıma bir fikir geldi bugünü kendime ayırdım  ama iki saat ilk iki derse girmemeye karar verdim önce film izlemeye karar verdim biraz eskilere gitmeye karar verdim 2012 yılında oynanan Araf filmini seçtim 2 saat 4 dakika sürdü içeri girince yanıma kola ve patlamış mısır aldım film baya iyiydi Arafta kalmış iki gencin hikayesini anlatıyordu daha sonra sinemadan çıktıktan sonra pek Bir vaktim kalmamıştı telfonumu çıkarıp saate baktım bir mesaj vardı girdim tanımadığım bir numara
*en kusursuz cinayet,birinin yaşama sevincini öldürmektir*
Gözlerim açıldı bu neydi şimdi bu ikinci tehtid mesajıydı ama bu kimdi içim ürperdi hemen okula gitmek istedim böyle sanki biri çıkıp beni öldürmek istiyor gibi hissettim aklımdan bunları çıkardım hemen dolmuşa atlayıp okulun arkasına Kadar geldim diğerleri hâlâ 3 üncü dersi  işliyorlardı bankta oturudum artık 4 üncü derse yetişmiştim Zil çalınca herkes aşağı indi Burak, yağmur, doğu ve batı kapıdan iniyorlardı yanlarına gittim Burak konuşmaya başladı
"Ooo Buket hanımda burdaymış biz sizi öldü biliyorduk"şuan espiri kaldırıcak Halim yoktu"ya ne demesin"sesim bir garip çıkmıştı bunu diğerleri de anladı yağmur konuştu"ne oldu knk iyi görünmüyorsun"olanları anlatmak istemedim anlatırsam başlarına bela almalarını istemedim "yok knk iyiyim biraz başım ağrıyor"yalan halbuki bu sefer batı konuştu"Buket biz senin abiniz yağmurda senin kız kardeşin hepimiz bir aileyiz unutma anlatmak ister misin" Allah Allah ne zamandan beri batı böyle konuşuyor anlamadım  bazen beni çok şaşırtabiliyor "yok cidden iyiyim sadece başım ağrıyor biraz o kadar hem sizi görünce geçti zaten"diyip güldüm hep beraber bankta oturduk kağan yoktu acaba okula gelmedi mi bir işi olduğunu söylemişti en son"kağan nerde"sesim ciddi çıktı.herkes birbirine baktı bu durumu biraz garipsedim açıkçası ne oluyor diye merak ettim batı konuştu"sınıfta aşağı inmedi"niye acaba normalde kağan sınıfta kalmazdı kesin bir iş var bunun içinde "niye peki "gene sustular gerildim sanki kağan ölmüş söylemiyorlar bir süre daha konuşmadılar anladım bundan fayda yok Kendi işimi kendim görecektim o zaman ayağı kalkıp sınıfa doğru ilerledim ya görmek istemediğim birşey varsa diye düşündüm ama kağandan böyle birşey beklemiyordum bu yüzden kendimden emin bir şekilde sınıfa doğru ilerledim kağanı gördüm önünde biri vardı Fakat bu her kimse elini kağanın koluna koymuştu bu kim şimdi içeri bildiğiniz daldım"ne oluyor kağan"ben şok bu ney şimdi kağanın cevap vermesi gerekirken bu salak niye cevap verdi anlamadım
"Birşey olmuyor konuşuyoruz sadece"
Lan bak seni öldürürüm kızım akılı ol diyesim geldi fakat bir erkek için gerekmediği sürece biriyle kavga etmezdim"iyi konuşun o zaman"diyip sınıftan çıktım kağanın yüzünü görmek istemiyordum yani bu neyin nesi bana başkalarıyla konuşma diyip böyle yapması dengesizlik kağan arkamdan geldi kendimi yangın merdivenlerine attım kağan kolumu tuttu"Buket ne oluyor"birde soruyor o mu saf yoksa ben mi salağım anlamadım Fakat kağan kim saflık kim"kağan dengesiz misin"sonucu ne olursa olsun sordum kağan dişlerini sıktı çene kası seğiriyordu kolumu tuttu"bana bak prenses benimle böyle konuşma hakkını kim veriyor sana"
Sesi tehtidkar çıktı gözlerimden yaş aktı bana resmen sen kimsin diyordu sakinleşmeye çalışıyordu susmaya niyetim yoktu"kağan bana kimsin diyorsun farkındasın demi"bunu söyledikçe daha çok ağladım zil çaldı bunu umursamadım kağan konuştu"bak prenses ben sana öyle demedim"şuan sadece ağlamak istiyordum değer verdiğim insanın beni üzmesi daha da canımı acıtıyordu"kağan eğer böyle yaparsan senden vazgeçmek zorunda kalıcam"bunu demek istemezdim ama sinirle söyledim kağanın yüzünde üzülmüş hissi geldi"bumu yani hem sen benden sonra yapabiliceğini mi düşünüyorsun"bu ne ya hâlâ egosunu konuşturuyordu içindekileri söylemediğine o kadar emindim ki
"Evet bu kağan beni niye nefes alıyorsun der gibi kısıtlayıp böyle şeyler yapman ne kadar mantıklı sence"kağanın cevabını beklemedim devam ettim"ne demişler kağan ölümden sonrasını düşünen Allah senden sonrasını da düşünür"artık ağlamıyordum sakinleşmeye çalışıyordum kağan bu sefer konuştu"Buket bak herşeyi yanlış anladın eğer şimdi beni dinlemeden ayrılıcaksan sonucu asla değiştiremezsin" bu neydi Şimdi sonucu değiştiremezsin bu yüzden dinlemeye karar verdim öfkeyle kalkan zararla oturur sonuçta"ne o Zaman kağan anlat"
Kağan derin bir nefes aldı üstünde salaş bir gömlek ve Beyaz bir tişört vardı kağan gömleğini çıkardı ne olduğunu anlamdım Fakat gömleğini çıkardıktan sonra kolunu gördüğümde şok oldum kolunda kocaman aşağı doğru inen bir yara izi vardı elimi koluna götürdüm
"K-kağan ne oldu kim yaptı iyi misin"
Kağan kolundaki elime baktı tereddüt etmeden elini elimin üstüne koydu
"Sınıftayken gömleğimi giyerken Yasemin gördü ve o da senin yaptığın gibi dokundu ve tam o sırada sen geldin prenses oldu mu kararın aynı mı" yani herşey benim yanlış anlamamdan ibaret miydi kahretsin rezil olmuştum"şey ben özür dilerim kağan"kağan sarıldı bende ona sarıldım"senden önemli değil bu arada sana sen kimsin demem çünkü sen benim nefes alış sebebimsin sen olmasan bende olmam"kağandan beklemedigim sözler hatta hiç bu kadar güzel konuştuğunu hatırlamıyordum kağana daha çok bağlanıyordum hiç ayrılmak istemiyordum fakat içim hiç rahat değildi içimi kemiren birşey vardı bu düşüncelerimden kurtulup kağana döndüm"Kağan Öztürk'e bak sen.. seni çok seviyorum kağan"kağan alnımı öptü beraber sınıfa giriceğimiz sırada kağan konuştu"çıkışta anneme gidiyoruz prenses" güldüm beraber sınıfa girdik kağan birşey demeden direk sınıfa yerine geçti bende Hocadan özür diledim  geçerken yasemine  sen kimsin der gibi bakmayı ihmal etmedim yağmurun yanına baktım Burak oturuyordu bunlarda çaktırmıyorlar ama durumlarından gayet memnunlar kağanın yanına geçip oturdum elini tuttum Yasemin bize bakıyordu elimizi kaldırıp ona gösterdim kağan bundan zevk almıştı önüme dönüp hocayı dinledim en sonunda zil çaldı diye düşündüm diğerleriyle her zamanki gibi arkada buluştuk yağmur konuştu"siz niye geç geldiniz birşey mi oldu"kağana baktım cevap vericek gibi durmuyordu o yüzden ben konuştum"ben bazı şeyleri yanlış anladım sanırım"dedim o an aklıma kağanın kolu geldi bunun için bana birşey dememişti sebebini sorduğumda o güzel sözleri söyleyip kafamı karıştırmıştı batı konuştu bu sefer"ah ne güzel birde çocuk gibi küstünüz mü"bu çocuk beni deli ediyor "ne saçmalıyorsun batı" kağan bana bakıp güldü sonra aklıma gelen soruyu sordum"kağan koluna ne oldu söylemedin"tüm gözler kağana geldi kağanın kolunu sıyırıp gösterdim
BURAK:bu ne lan
DOĞU: kağan ne oldu
BATI:kim yaptı lan olum
YAĞMUR: kağan iyi misin kim yaptı
Herkes şok aynı anda ve  ardı ardına konuşmuştu kağan konuştu"birşey olmadı sadece ufak bir kaza"ne kazası bildiğin yarılmış kolunun içi gözüküyor birde ufak diyo sinirle konuştum"kağan ne ufak biz kör müyüz"dedim "uzatmayın bir daha soru sormayın"diyip kestirip attı hoca geldi kağanı beklemden  sırama geçtim kağan yanıma gelip oturdu ikimizde sustuk sınavlara çok az kalmıştı cuma günü  başlıyordu benimki ama ben çalışmadım kahretsin bugün çalışmam gerekiyordu hoca birseyler anlatıyordu sonunda ders bitti  hep beraber aşağı indik o sırada kafama birşey takıldı cemler ortalıkta yoktu acaba niye neyse onu daha fazla düşünmenin Bir anlamı yok diğerleri yürürken kağanla el ele durduk kağan konuştu"lan siz gidin bizim işimiz var" kağan nede güzel anlaşıyor bizimkilerle burak konuştu"iyice bizden ayrı takılıyorsunuz lan"kağan güldü"işimiz var buketi biriyle tanıştırmam gerek" yağmur konuştu"sonunda"demek yağmurda kağanın annesiyle tanışmıştı kağan ne kadar yağmurada  sert davransa ona güveniyordu Batı konuştu"elif teyzeye selamlar en çok beni sever de"doğu ve burak güldü yağmurda onlara katıldı"ikizim fazla hayalperest takılma en çok Beni sever" bunu doğu söylüyordu bu sefer burak konuştu"hadi lan elif teyze bir beni görünce mutlu oluyor"herkes birbirine laf atıyordu şuan sıra yağmura gelmişti"yaw he he aranıza geç gelsem de en çok beni kızını seviyor tabi şuan Buket geldi orasını kestiremiyorum"kağan bu sefer konuştu"hadi biz kaçtık selamlarınızı söyleriz"diyip ordan ayrıldık konuşmuyorduk arabaya bindik bu aralar çokça dinlenen bir şarkıyı açtım *uygar doğanay -gidişine deprem oldu*
Değişik yerlerden gidiyorduk neresi olduğunu anlamadım fakat olduğumuz yerden baya bir uzaklaşmıştık "kağan tam olarak nereye gidiyoruz"kağan bana baktı"az kaldı prenses"önüme döndüm fakat gittikçe orman oluyordu yolumuz acaba kağan neden annesini böyle bir yerde tutuyor merak ettim doğrusu araba aniden Yolda tökezledi ne oldu anlamadım sanki yolda birşey vardı hemen arabadan aşağı indik arabanın yollarına çivi atılmıştı bunu bilerek yapmışlardı kağan konuştu"Tuzak Buket tuzak gel buraya"dediği anda silah sesleri geldi kağan kendini üzerime siper etti korktum ne oldu anlamdım silah sesleri durdu orman olduğu için çok sesler vardı ne oluyor ya kurtlar aniden uğulduyorlardı kağan avucunu yüzümde sabitledi"sana birşey olmasına asla izin vermem korkma burda bekle hemen bakıp gelcem birşey olursa hemen uzaklaş burdan tamam mı"bu ne şimdi burda tek başıma kalamam heran bayılabilirim kağan bakıp kafa salladım kendim için değil kağan için endişeleniyorum"kağan beni bırakma korkmuyorum beraber ilerleyelim" kağan bana baktı pek dediğimi umursamdı"biliyorum korkmadığını prenses beni dinle ve burda kal birimize birşey olursa diğeri onu kurtarabilir tamam mı seni çok seviyorum unutma olur mu"bu bir veda gibiydi kağan alnını alnıma yasladı sarılıp gitti yere çöktüm kağan veda eder gibi gitti yaklaşık yarım saat oldu kağan yoktu telefona baktım çekmiyordu o an ses duydum iki el silah sesi sanki kafamdan vurulmuşa döndüm ses kağanın gittiği yönde geliyordu hemen kendimi toparlayıp kağanın gittiği yöne doğru koştum"KAĞAN"diye bağırdım cevap yoktu arkamdan biri geliyor gibi hissettim ormanın içine girmiştim ne bekliyorum ki aniden bir silah sesi daha durdum önümdeki ağaca saplandı arkama dönmeden koştum ayağım bir yere değdi gözlerim kapandı ne olduğunu anlamadım....

Piskopat SevgilimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin