5. BÖLÜM: TAN YERİ

1.6K 80 184
                                    




"Karanlık, gün ağarınca saldırır."
- Cahit Zarifoğlu

🦢

Empty Note - Ghostly Kisses



5. TAN YERİ



GÜNEŞİN doğmak üzere olduğu sırada, ufukta hafif aydınlık bir kısım görünür. Tan yeri, şafağın söktüğünü anlatırcasına bembeyaz, hoş ve güzel bir görüntü sunmuştu. Gözlerimi pencereye dikmiştim. Tüm gece uyumamanın verdiği o hadsiz yorgunlukla ağırlaşan göz kapaklarımı zoraki kaldırıyordum. Akşam o küçük ahşap evde ikram edilen ve tadını henüz unutamadığım leziz kestanelerden beri herhangi bir şey yememiştim. Acıkmıştım. Karnımın gurultusu, ağrıyla karışık mideme ani kramplar girmesine neden oluyordu.

Karnıma saplanan bir ağrıyla iki büklüm uzanmıştım. Gözlerimi tavana dikmiş, vaktin geçmesini bekliyordum. Henüz gitme vakti gelmemişti. Daha ne kadar bekleyeceğimi bilemeden uzandığım yataktan kalktım ve odanın bir köşesindeki demir ayaklı, eskimiş boy aynasından yansıyan görüntüme baktım. Göz altlarım torbalanmıştı, gözümün beyazında beliren kılcal damarlarım yorgunluğumu anlatırcasına kendini göstermişti.

Odanın kapısını araladım, kafamı dışarı çıkararak kimse olup olmadığını kontrol ettim. Odanın sessizliği koridorda da devam ediyordu. Her sessizlik huzurlu değildir. Bazen huzursuzluk sessizlikle beslenir, çoğalır, büyür. Gürültünün eşlik ettiği huzur ise zihnin dinginliğidir.

Karhan'ın odasına gitti bir an dikkatim. Karhan'ın daha önce kimsede görmediğim soluk gri, benekli gözlerinde kendi yansımamı görmüştüm ben bu gece. Hayatından bir kesit sunmuştu, içerisinde benim de barındığım. Küçük bir kızın önemsiz bir çocukluk anısı gibi, zihnimde kalan fısıltıları gün yüzüne çıkarmıştı.

Uykuya direnen zihnim, her gece olduğu gibi bu gece de karmakarışıktı. Aklımda türlü türlü meseleler vardı, halledilmeyi bekleyen. Hangi birinden başlasam da çözüme nasıl ulaşacağını bilemediğim. Uyumak için çok uğraşmadım. Uyumayacağımı biliyordum. Bu gece değil.

Bu gece gökyüzünü kaybetmiş bir kuş gibi kırgındım. Yorgundum.

Uzandığım rahat yatağın bir köşesinden penceredeki yansımaları izlemeye devam ettim. Bahçedeki aydınlatmaların önünde uçuşan kar tanelerine göz gezdiriyordum. Kar durmadan, aralıksız yağmaya devam ediyordu. Bu mevsimin sonunda bu bölgelere yağmaya başlarlardı. Ancak bu yıl epey erken yağmıştı.

Soğuk kış günlerini asla sevmeyen ben, burada ne işim vardı ki? Ben bir sonbahar insanıydım. Asla bir kış değil. Cıvıl cıvıl güneşli günler yerine ya da soğuk kış günleri yerine bol yağmur kokulu ıslak ve bol koşturmacalı günleri severdim, herkesin evinde mahsur kaldığı.

Karhan haklıydı, ona güvenmeliydim. Eğer bize yardım edecekse ona öncelikle güvenmem gerekiyordu. O kadın konusunda şüpheci konuşmuş olsa da burada benim de hatam vardı. Babamın intiharı ile ilgili kimseyle, hiçbir yetkiliyle görüşmemiştim. Eve gittiğimde yapmam gereken ilk iş bu konuyu araştırmak olacaktı. Aklıma bir kere düşmüştü şüphe tohumu, onu yeşertmek de yerinden söküp yok etmek de artık benim kararım olacaktı.

Daha önce kimseyle bu kadar yakın olmamış, güven gerektiren bir konuşma yapmamıştım. Ev arkadaşlarım Omay ve Ilgın bile benimle son bir yıldır beraber olsa da aramızda belli bir mesafe vardı. Ve asla belli bir noktadan ileri geçmelerine izin vermezdim. Veremezdim. Ailemin bana aşıladığı en büyük davranıştı bu, kimseye güvenmemek. Bir insanın karşı tarafına geçmesi için yalnızca bir adım, düşman olması için ise bir lafın yeterli. Eğer bir kere güvendiğin mi yanlış bir insana, düğmeyi iliklemeye doğru yerden başlamamış gibi son ana gelene dek anlayamazsın. Ve senden o zamana kadar ne götüreceğini de bilemezsin.

KAHRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin