Santuxa Kristali

38.7K 3.4K 941
                                    

Multimedia: Broods - Recovery


Fiona'nın süpürgesi zıplaya zıplaya yükselirken neredeyse bir rodeo inatçılığıyla bizi üstünden atmaya çalışıyor gibiydi. Fiona bunun sebebinin, adı üstünde, uçan bir dükkan olan Diana'nın Uçan Dükkanı'nın rakımı çok yüksek olmasından kaynaklandığını söylemişti. Tabii bu yine de gri bulutlardan oluşmuş karaya ayaklarımı basarken o akşam yediklerimi çıkarmama engel değildi. Grileşen bulutlardan daha koyu bir griye sahip toprak benim kusmuğumdan nasibini almamak için açılmış ve o iğrenç sıvı kim bilir nereye gitmişti. Umarım günü fazla şansız geçen birinin başına değil, diye geçirmiştim içimden.

Sonrasında Fiona'yla İlgili Önemli Dipnotlar başlığı altında derlediğim mor post-itlerim arasına birkaç yenisini eklemiştim;

1- Asla Fiona'nın sana verdiği bir şeyi körü körüne kullanma! Çünkü su diye verdiği bardağın altı bir çağlayan bağlı çıkabilir ve buz gibi su ile sırılsıklam olabilirsin.

2- Hadi ilk gaflette bulundun, sakın Fiona seni seramik bir kavanozla bulutun dışından uzaklaştırıyorsa ona güvenme! Çünkü bu sefer de, seni kurutmak amaçlı dibi-artık-her-nereye-bağlıysa kavanozundan çıkan sıcak hava dalgasıyla duvara çarpıp ciddi beyin hasarına yol açabilirsin.

Diana'nın Uçan Dükkanı Victoria dönemi dükkanlarını andırıyor, buna tepeden tırnağa simsiyah olması da eklenince de oldukça ürpertici bir görünüme bürünüyordu. Huzursuz yağmurlar bastırdığında gökyüzünün aldığı o koyu gri rengi dükkanın kendisine çekilirken git gide koyulaşıyor, onu bir göz bebeğine benzetiyordu.

Tabelası kapıya dik monte edilmiş siyah bir demire asılıydı. Diana'nın Uçan Dükkanı yazısının hemen yukarısında, üzerine yakut iliştirilmiş uçan bir bulut da vardı. Bu sevimli sayılabilecek bir detay olsa da sanırım dükkanla ilgili tek iç açıcı şeydi.

Fiona kapıyı açıp içeri girdi ve benim de içeri girmemi bekledi. Üstündeki zil hala çınlarkan eşikten geçtim ve kendimi siyah ahşaptan yapılmış bir koridorda buldum. Koridor hemen ileride kıvrılıyordu ve ardından kahkaha sesleri geliyordu.

Daha kimseyi görmeden bordo bir cüppenin salınan kumaşlarını gördüm. Siyah saçları sırtında at kuyruğu yapılmış sivri şapkasının ucunda bir kristal sallanan kadın köşenin hemen ilerisinde birisiyle sohbet ediyordu.

"... Ben de ona lanet olası yüzünü büyü değil, ancak estetik düzeltir dedim..."

Karşısındaki siyah pelerinli kadın ağzını kapatarak gülüyordu. Ağzına götürdüğü eldiveni yeşil kadifedendi ve tırnak kısımlarında zümrüt olduğunu tahmin ettiğim mücevherler vardı. Omuzları geniş yeşil bir elbise giyiyordu ve topuz yaptığı saçlarının üstünde küçük bir şapka vardı.

Bordolu kadın bizi görmedi ama yeşilli olanı selam verdi. "Büyülü günler, güzellikler."

Fiona başını öne eğdi ve sanki elbisesi varmış gibi dizini kırarak reverans yaptı. "Büyülü günler Matmazel."

"Okul alışverişine mi?" dedi ellerini kalçalarına koyup bize dönen bordo cüppeli kadın.

"Evet. Yeni bir cadımız var."

"Ah, Hekate aşkına, ne güzel. Bir Yeni Soy *en: Newborn mu?"

"Çok güçlü bir tanesi."

"Okul zamanları geldi demek. Bana ne kadar yaşlandığımı hatırlatıyorsunuz." diyerek dudaklarını büzdü yeşil eldivenli kadın.

"Daha birkaç asır alır senin yaşlanman." diyen diğeri yine bir kahkaha attı. Sonra ekledi. "Diana da içeride."

Fiona gülümseyip ilerideki kapıya yöneldi. Ben de onu takip ederken iki kadın konuşmalarına döndüler. İçeride siyah cüppeli yaşlıca bir kadın tezgahın arkasındaki diğer kadınla konuşuyordu. "Ne düşünüyorsunuz? Sizce Onikslerim bunalıma mı girdi?" Kadının sesi bu kadar endişeli olmasa şaka yapıyor sanabilirdim ama yapmıyordu.

Hekate'nin Kızları - KitapWhere stories live. Discover now