Açılış Oyunları

27.8K 2.6K 405
                                    

Tüm gece uyumayıp sohbet etmemize tam yatacakken tıklatılan kapıyla pişman oldum. Çünkü kapıdaki yatakhane sorumlusu önce kahvaltıya inmemizin ardından da tüm akademi hocaları ve müdireyle buluşmak üzere şato avlusunda buluşmamızı söylemişti.

Pitsy ağlamaklı bir ses çıkarırken ben gardırobuma gidip yeni kıyafetler çıkarmış ve hazırlanmaya başlamıştım. Uykusuzluk bana çok büyük bir sorun değildi, sonuçta elimden bırakamadığım için tüm gece uyumayıp bitirdiğim kitaplar beni böyle şartlara hazırlamıştı bir şekilde.

Üstümü giyinip hazırlandıktan sonra Pisty'i beklerken Bianco'nun minik yatağına baktım ve tuhaf bir şekilde Bianco'nun sırtında bir tomurcuk gibi çıkmış başka bir tüy bombesi fark ettim. Sonra tüy bombesi olduğunu sandığım şey kıpırdanarak ayaklandı ve iki yumruk büyüklüğünü geçmeyecek başka bir siyah kedi olduğu ortaya çıktı. Küçük kedi halinden memnun gözüken Bianco'nun sırtını çiğneyerek yere atladı ve Pitsy'nin ayaklarına dolandı.

Pitsy eğilip minik kediyi elleri arasına alırken beni az daha güldürecek ismi söyledi. "Demek buradaymışsın İtsy."

Pitsy-P=İtsy, beynim bu denklemi almayınca kafamı sallayıp odadan dışarı şıktım ve karşı odanın kapısını tıklattım.

Serene ruhsuz yüz ifadesine daha korkunç bir ifade katmış gözaltı torbalarıyla kapıyı anında açtı. "Efendim?"

"Hazır mısınız diyecektim." dedim bir anlık duraksamanın ardından.

"Hazırız." diye bağırdı arkada şapkasını düzelten Freya odanın arka tarafından.

"Evet." dedi Mila büyük bir esnemeyle. "Ama yatağımla vedalaşmaya hazır değilim."

Freya Mila'yı da tutup kapıya doğru sürükledi ama tüm bu süreç boyunca Serene'in yatağı olduğunu düşündüğüm yatağı kaplamış uzanan jaguardan gözlerini ayırmadı. Anlaşılan Isırık'tan korkmaya devam ediyordu.

Pitsy de kapı eşiğine çıkınca herkes tamam olmuş oldu ve kahvaltı yapmak üzere okulun karmaşık koridorlarına kendimizi attık. Nereye gittiğimizi akın akın cadı öğrenciler sayesinde anlayabiliyorduk, yoksa kimsenin yolu bildiği yoktu; Fiona'nın özel turuna katılmış ben de dahil olmak üzere.

Kahvaltı salonu o kadar kalabalıktı ki sanki yüzlerce cadının sohbetleri kocaman tavana akıyor, bir bulamaca dönüşüp kulağıma patlıyordu. Yine her zaman yaptığım gibi yemem gerekenin çok ama çok fazlasını yedikten sonra yavaş yavaş yemekhaneyi boşaltmaya başlayan öğrencilerle birlikte avluya geçtik. Bu avlu Vhartlox'un dış avlusuydu ve önünde olabildiğince uzanan, yeşil çimlerden bir vadi vardı.

Avluda bekleyip akşamdan konuşamadığımız şeyleri aramızda konuşurken yanımıza üç kız yaklaştı ve ne yazık ki içlerinden birini tanıyordum.

Saç uçları yeşile boyalı kız Fiona'yla alışverişe maceramızda karşılaştığımız Morgana'nın yanındaki kızdan başkası değildi. Yüzünde pis bir gülüşle, yanındaki biri Gorria diğeri Berdea kızla bana doğru yaklaştı.

"O beceriksiz danışmanınla buraya kadar gelebilmene sevindim Erin." Adını hala bilmediğim kız ismimi küfür gibi söylemişti.

"Ah, hem de birkaç gün önce geldik, Morgana'nın yanındaki yer cücesi."

Kızın gözlerindeki yeşil rengi bir anda koyulaşırken öfkesini burnundan soluduğu belliydi. Bu durumlarda biraz daha üstüne gitsem tam delirteceğimi bildiğim için devam ettim. "Maalesef ben senin gibi gereksiz birinin adını önceden öğrenmeye zahmet etmedim. Hem öğrenseydim de saçların çarpılmış gibi görünmezken seni tanıyamazdım."

Hekate'nin Kızları - KitapWhere stories live. Discover now