Gwen'in Büyülü Makasları

31.5K 3K 693
                                    

          

Son olarak listemde kendine ait maddeleri olan şeye; kıyafetlere sıra gelmişti.

Fiona ellerini çırpıştırıp kedim Bianco'ya doğru kafasını eğmiş ve konuşmuştu. "Şimdi sıra senin sahibini sana yarışacak kadar güzel bir cadıya dönüştürmekte."

Alınarak üstümdeki yazlık kıyafetlere bakmıştım. "Şuan Bianco'ya yaraşır değil miyim?"

Fiona havaya attığı bir altın yağmurunu yaşlıkadının masasına büyüyle uçururke konuştu. "Bu seçtiğin kedi en asil cadı soylarına yoldaşlık etmiş çok ama çok özel bir tür. O saçlarınla dikkat çekmesen dahi bu kediyle kesinlikle iki günde odak noktası olursun."

Fiona'nın söylediklerinden sonra hak vermiştim. Akademiye gidince yatağımı ona verip ben yerde bile yatabilirdim artık.

Bianco uzun bakışmamızın ardın bana hemen alışmıştı. Yumuşacık tüylerine bacaklarıma süre süre etrafımda dolaşmış sonra da kucağıma çıkmıştı. Şimdi kuvruğunu sırtıma atmış, kafasını ön koluma dayamış usul usul nefes alıp veriyordu.

Fiona dükkandan çıkıp bizi depresif 70-yaş-üstü-evde-kaldım-teyze-evinden çıkarmış ve tempolu bir şekilde köprüler arasında yürümeye başlamıştı. Bu sefer köprülerden bir kez daha inip taş sokağa çıktık ve uzun bir süre sonra ayağım tekrar yere basmış oldu.

Bianco halinden şikayet etmiyor gibi olsa dahi bana git gide ağırlaşıyor gibi geliyordu. Ben daha bir şey yapmadan sanki telepatik bir şekilde beni anlamış gibi silkelendi ve kucağımdan yere atlayıp gerindi. Ardından yanımızda yürümeye başladı.

Gözümün onda kaldığını gören Fiona teselli etti. "Merak etme, bunlar eğitimli hayvanlar. Yeni aldığın bir evcil hayvan gibi düşünme. O seni istediğin yere takip eder, kalmasını istediğin yerde de durur."

"Oh, içim rahatladı. Ben de tuvalet eğitimi nasıl veririm diye karalar bağlamıştım."

Fiona güldü ve sonunda gelmiş olduğumuz giyisi dükkanına beni önden buyur etti.

Gwen'in Büyülü Makasları

Kapıyı açtım ve içeriden pahalı parfüm kokuları burnuma doldu. Parlak ışık gözümü alırken Bianco benden önce içeri girdi. Birkaç saniye sonra içeriye bir adım attım ve büyülü bir diyara girmiş gibiydim.

Duvarlar yarısına kadar kızıl kahve ahşaptandı. Diğer yarısı kırmızı altın işlemeli duvar kağıdındandı. Yerler parlak siyah mermerdendi. Kapıdan girince birkaç basamakla aşağıdaki oval platforma iniyordum. yukarıda kalan kısımda koltuklar ve mankenler vardı. Aşağıda üstünde onlarca elbise olan iki askılık simetrik bir şekilde duruyordu. Arkalarında ikiz merdivenler kavisle üst kata çıkıyordu.

İçeri girmemden birkaç saniye daha yeni olmuştu ki üst kattan bir çığlık yükseldi. "Tanrım, kim bu Gorria!"

Koşuşturma sesleri geldi ve birden merdivenin başında bir kadın bitmişti. Üstünde modern uzun bir siyah tulum vardı. Tulumunun üstünde siyah bir pelerin dramatik bir şekilde dökülüyordu. Saçlarını yandan döndürerek yapıştırmış ve aşağıdan bir topuz yapmıştı. Şakakları kırmızıya boyalıydı ve kafasında eğik bir minik şapka vardı. Şapkanın tülleri yüzünün yarısını kapatıyordu ama kıpkırmızı dudakları açıktaydı ve hoş bir kavisle bükülmüştü.

Kadın hiç beklemediğim bir şekilde zıpladı ve  sağdaki merdivenin korkuluklarının üstüne sivri topuklu ayakkabılarıyla çıktı ve eğik olmasına rağmen tek çizgi üstünde koşarak aşağıya indi. O kadar hızlıydı ki bir an gördüklerimi idrak edemedim.

Hekate'nin Kızları - KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin