Deniz Kızı

24.5K 2.3K 1.5K
                                    

Biraz erken oldu, bu da kısalığını telafi eder diye düşünüyorum. Zaten öğrenecekleriniz yeterince derin şeyler 😉

İçinde siyah çizgiler bulunan ve sarı ışıklar dönen turuncu gözlerinin üstünü yeşil parıltılı bir zar sarıyordu. Sanki birisi güneşi denizin altına kıstırmaya kalkmış gibiydi. Meraklı bakan gözleri beni süzüyordu ve sanki derimin ardında, benim göremediğim bir şeyi görüyormuş gibiydi.

"Ah, şey, merhaba." dedim çekinerek ileri bir adım atarken.

Kafasını diğer yana kaydırdı ve tepki vermeden beni incelemeye devam etti. Beni anlamıyor olabilirdi, belki onların ayrı bir gırtlak yapısı olduğu için deniz insanlarına özel bir dil konuşuyordu.

"Beni anlayabiliyor musun?" diye sürdürdüm.

Gözlerini kapattı ve dudaklarında bir gülümsemeyle çenesini kaldırdı.

"Sanırım anlamıyorsun." dedim hayal kırklığıyla.

Birden notaların kendi içinde dalgalanmasına benzer bir kahkaha sesi duydum. Renksiz dudaklarını açıp konuşmaya başladığında sesinin içinde birden fazla ton vardı ve bu ona bir tür ilahi havası katıyordu. "Anlıyorum genç cadı. Sandığından çok daha fazlasını anlıyorum. Sadece insan ırkının dilini konuşmayalı uzun zaman oldu. Önce sesindeki düz tınının tadını çıkarmak istedim."

"Burada olmam yanlış mı? Senin varlığından çoğu kişi habersiz." dedim tereddütle.

Deniz kızı kıyıya biraz daha yanaşı sert taşların üstüne uzandı. Fosforik renklerle parlayan kuyruğu arkasından mahrur bir şekilde kıvrıldı ve çökük beline sular damlattı. "Kendimi herkese göstermeyi tercih etmiyorum. Yalnızca benim ilgimi çekecek cadıları çağırıyorum buraya."

"Senin burada olduğunu başka kimler biliyor?"

"Çok değil? Müdirenizi genç bir kızken görmüştüm, ondan sonra da... Sanırım en son davet ettiğim cadı oydu." dedi deniz kızı düşünceli bir tavırla. Aklını zorlaması normaldi, bildiğim kadarıyla Müdire asırlar yaşındaydı ve o da genç bir kızken buraya geldiyse onu baya uzun zamandır gören olmamış demekti.

"Baya uzun zaman olmuş."

"Öyle... Buradaki yalnızlığım beni bir bakıma da böyle olmaya bağımlı etti."

"Neden yalnızsın? Ne oldu?"

"Ben, ben çok uzun yıllar yaşadım lekeli Gorria. Çok şeyler gördüm ve burada kalmaya mahkum edildim." Deniz kızının gözleri düşünceyle gölgelenmişti.

Çok enteresan bir hikaye anlatmak üzere olduğunu hissetsem de benim dikkatimi başka bir şey çekmişti. "Lekeli Gorria? Böyle söyledin. Ne demek bu?"

Deniz kızının gözleri daldığı yerden bana döndü. "Bilmiyorsun. Böylesine özel olup bu kadar cahil olmak... Ah, insan ırkı tam bir israf."

Son söylediğini dikkate almadan direttim. "Neyi bilmiyorum?"

"Aslında ne olduğunu sabırsız kız. Bir cadı? Hah, sen sadece bir cadıdan fazlasısın." Keskin bakışları etrafımda gezindi. "Kosmik gücün boş bir tuval gibi, yoğun, kuvvetli ama bir o kadar da berrak. Tıpkı su gibi..."

Bunu ilk söyleyen değildi, ama yine ne anlama geldiğini anlamıyordum. "Anlayamıyorum, bu ne fark eder ki?"

"Çok fark eder. Suya ne atarsan çözer, ya da yutar. Sana ne verilirse o olursun. Bir peri, bir savaşçı, bir cadı; Gorria, Illuna, Beltza... Hepsi birden olabilirsin, ya da yalnızca bir tanesi. Gücünün sınırları yok, seçeneklerinin sınırları yok. En zayıf güç demeti bile aurana karıştığı anda inanılmaz bir güce erişecektir."

Hekate'nin Kızları - KitapKde žijí příběhy. Začni objevovat