4 🌸 beni yalnız bırak(ma) 桜

6.7K 534 188
                                    

"Milena yardım et bana!
Söyleyebildiklerimden daha fazlasını anla!.."



Mutluluk kuyruklu bir virüs gibidir. Sıkıntılar tüm buhranıyla birlikte ruhu tutsak etmeye çalıştıkça virüs boşluk bulduğu bir kapı pervazından, cam aralığından veyahut güzel bir çocuğun gülümsemesinden sızar ve kalbinize konar. Bu kadarına bile cesaret edemediği anlardaysa kuyruğunu bilerek çökmüş ruha yaklaştırır ve farkında olmadan ona basarsa yine kalbe giden yolu bulur. Fakat üzüntü öyle miydi, mutluluk gibi uğraşmasına gerek kalmadan bir zehir gibi kalbe hücum ederdi, kuyruğa gereksinim bile duymazdı.

Evin çaprazındaki sokağın köşesine yerleştirilmiş bu ufak oyun parkında, her zamanki boyası dökülmüş mor salıncağa oturmuş ayaklarımla kumlu zemini eşelerken yaz güneşi derimi yakmak istercesine ışınlarını bana yolluyordu. Yalnız ve üzgün hissettiğim o nadir anlardan birindeydim ve böyle anlarda geldiğim bu yerde bir başımaydım. Aslında böyle hissetmemin nedeni fazla komikti ancak çocukluğun getirdiği aptal hissiyatlardan ötürü karşı koyamıyordum. Tüm gün gözlerim kanlanıncaya kadar ağlamam yetmezmiş gibi ondan da kaçmıştım. Beni yakalarsa ona anlatmak zorunda kalacağımı bildiğimden kaçmak kolayıma gelmişti.

Gözlerimi diktiğim yere nasıl odaklandıysam bir anda sallandığımı hissettiğimde kalbim yerinden çıkacak kadar hızlı atmaya başlamıştı. Kendisiyle birlikte getirdiği o eşsiz vanilya ve amber birleşimi kokuysa burnumdaki en güzel noktalarda çoktan konaklamıştı.

Bir çocuğa oranla olgun çıkan bir ses tonuyla "Burada olacağını biliyordum Su. " dediğinde kafamı oradaki çakılın içine gömmeyi ve mümkünse yüz yıl boyunca oradan çıkmamayı diledim. Fakat elbette bunu ancak kendi hayal dünyamın eşsiz sayfalarında yapacağımın farkına vardığımdan tepkisizce oturmayı ve arkama dönmemeyi seçtim. Çünkü biliyordum ki, eğer o mükemmel açıyla yerleştirilmiş bal bademi gözlerine bakarsam tekrardan ağlamaya başlayacaktım.

Paslı zincirlere elini yerleştirdiğini hissettiğimde eş zamanlı beni geriye çekip onun elinin hemen altındaki yere ellerimi yerleştirmeme sebep oldu ve yeterli mesafeye ulaşınca zincirleri bırakarak sallandırdı. Ona yenildiğimi, ufak su damlacıklarından kaçarken koca bir tufana yakalandığımı belli etmemek adına büyük uğraş vererek sabit bir tonda "Gelmeni istemediğimi de biliyordun." diye mırıldandım.

Hala küçük bir kız çocuğu olsam da bazı günler belli bir yalnızlığa, kendimle kalıp düşünmeye de ihtiyaç duyuyordum. Jimin, benim en yakınım, tek dostum, hatta en sevdiğim insanlar listesinde üçüncü sıradaydı ancak yine de onu da geride bırakırdım böyle zamanlarda. Hatta onun da bunu hissettiğini bildiğimden aynı şeye ihtiyaç duyduğunda ona asla karışmıyordum. Bu aramızdaki bir çeşit telepati gibiydi. Yalnız kalmak isteyen düşünceli bireye belli bir alan tanırdık. Fakat şimdi, tam da bu anda Jimin o sınırı ihlal ediyordu, sonuçlarını göz ardı ederek, beni hesaba katmadan.

Sahip olduğu gerginliği sesine yansıtmayı umursamaz şekilde "Bu normal bir yalnızlık değil Su." diyerek beni benden iyi tanıdığını her zamanki gibi yüzüme vurduğunda, içimde beliren kızgınlığı belli etmeden oldukça sakin bir tavırla "Ne o halde?" diye sordum.

Aramızdaki diyalog ilerledikçe salıncağı her itişinde uyguladığı kuvvet daha da artıyor, tenimi yalayıp geçen yaz rüzgarı tüm sıcaklığımı bin katına çıkarıyordu. Böyle güneşli bir günde hiçbir ağacın yer edinmediği bu dımdızlak parka gelmemeliydim. En başından burayı tahmin edeceğini hesaba katıp, başka bir yer bulmalıydım. Aptaldım. Veya gizliden gizliye beni teselli etmesini bekleyen bir zavallı.

"Neden bana anlatmadın?" diye oldukça hırçın bir tavırla bu soruyu yönelttiğinde salıncağın paslı kökleri daha da gıcırdıyor hepsi beynimi ele geçirmeye yemin etmiş gibi beni deli ediyordu. Yüzünü görmediğim halde kızardığını bildiğim saf yürekli çocuk "Eğer bana Song Bi'nin sana verdiğim anahtarlığı kırdığını söyleseydin o kıza haddini bildirirdim." diye devam ettiğinde gözlerimi sıkıca kapadım ve beni yerle bir eden o basit fakat benim için fazlaca anlam yüklü olayı hatırladım.

cherry blossom | pjm Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin