30 🌸 en çok öpücükler can yakar 桜

3.6K 343 610
                                    

"Ayrıca, seni çok sevdiğimi söylediğim zaman bu aşk anlamına gelmiyor olabilir, sen kalbime giren bir bıçaksın ve ben bu bıçağı daha da derine saplıyorum, işte asıl aşk bu."




Ocak 2009

"Düşüyor, düşüyor... Ah hadi düşsene!"

Gelinlik giymiş sokağa, heyecanla bakarken, cama yasladığım parmak uçlarımdan dahi soğuğu hissediyordum. Her yer beş dakika önce yavaşlayan karın arkasında bıraktığı beyazlıkla kaplıydı. Üzerine tek bir çizik dahi atılmamış boş bir kağıda benzeyen bu görüntünün kamaştırdığı gözlerim, durumdan şikayetçi değildi. Aksine bir şekilde temizleniyor gibiydim.

"Parmağım kaşınmaya başladı Su-ah~"

Burnuma dolan aromatik kahve kokuları eşliğinde oturduğum sandalyede duruşumu düzelterek dudaklarımı birbirine bastırdım ve karşımdaki çok bilmişin dediklerini göz ardı etmeye çalıştım. Gözlerimi devirerek ona döndüğümde çenesinin altına elini yerleştirerek pişkince sırıttı.

Yan bir gülüş atarak "Sen öyle san şapşal." diye homurdandıktan sonra tekrardan cama döndüğümde çok geçmeden beklediğim gerçekleşti. Genç çocuk bankın yanından geçerken hafifçe dengesini kaybetti ve mecburen karla kaplı ahşap banka tutundu. Ancak ne yazık ki bu hareketiyle daha çok dengesizleşerek yere kapaklandı. Coşkuyla sandalyemde zıplarken ellerimi çırparak "Düştü, düştü!" diye haykırdım. "Ben kazandım!"

Jimin, bıkkın bir nefes vererek elini alnına götürürken şeytani bir kahkaha atarak elimi ona doğru doğrulttum. "Hadi hadi!" diye söylendim sabırsızlıkla. "Getir şu alnını."

Yaklaşık kırk dakikadır oturduğumuz bu kafede içtiğimiz dördüncü kahvenin de etkisiyle beyinlerimiz uyuşmuştu. Sıkılmış, biraz da sınavların stresinden kurtulmak adına kafamızı dağıtmak istemiştik. Bunun sonucundaysa yeni bir oyun, daha doğrusu iddia oynamaya karar vermiştik.

Anlaşmaya göre buzlanan kaldırımlarda yürümeye çalışan insanlardan birini seçecek ve kayıp kaymayacağını tahmin edecektik; eğer karşı taraf kaymaz der ve o kişi kayarsa, kazanan kişi diğerinin alnına fiske atacaktı. Çok saçma ancak bir o kadar heyecan dolu olan bu oyun, hiçbir şekilde güvencemizin olmadığı, tamamen şansa dayalı bir vakit öldürücüden başka bir şey değildi.

Omuzlarını düşüren Jimin kaşlarını çatarak alnındaki saçları yukarı doğru kıvırdı ve yüzünü bana doğru yaklaştırarak dudaklarını büzdü. "Kızartmazsın dimi?"

Bu haliyle kalbimi fethetse ve yüzünü öpücüklere boğma isteğimi körüklese de, alayla gülerek "Ne münasebet..." diye karşı çıktım. "Bordo yapacağım."

Dehşetle minik gözlerini irileştiren Jimin, şimdi daha çok gülmeme sebep olurken, kontrolü elimden bırakmadan "Biraz daha yaklaş." diyerek rahatça vuracağım kadar yakınıma gelmesini istedim. Güzel yüzü bana yaklaştıkça karnımda tepişen kelebekleri coşturuyordu. Fakat buna rağmen hislerimi kontrol altına almayı başarmıştım. O gözlerini sıkıca yumarken, ben de derin bir nefes vererek baş parmağımla içe büktüğüm işaret parmağımı alnının üzerine konumlandırdım ve çok da sert sayılmayacak biçimde bıraktım.

"Aishh!" diye sızlanarak geri çekilen Jimin, eliyle alnını ovuştururken, "İlle dediğini yapacaksın değil mi?" diye söylendi.

"O kadar da sert vurmadım ya!" diye çıkıştım anında. Küsmüş gibi geri çekildiğinde ona doğru eğilip dağılan saçlarını düzelttim ve "Bebek gibisin." diye dalga geçtim. Ufacık bir darbeye mızıkçılık yapıyordu.

cherry blossom | pjm Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin