31 🌸 söyle sevgilim, bileyim 桜

3.8K 334 712
                                    

"mesela
neden senin odanda duran
ve seni bütünüyle gören
mutlu bir dolap değilim?"


Eylül 2012

"Ben o arabaya binmem. Ölmek için yeterince yaşamadım!"

Rae Yun korku dolu bakışlarını şoför kapısını açmış heyecanla koltuğa oturmaya yeltenen Jimin'e sabitlediğinde, arabanın sahibi Kang amca, yani Yun'un babası, "Kuzenine güven biraz!" diye ona kızdı. Jimin eğdiği başını kaldırarak huzursuzca homurdanan kuzenine bakarken bense arabanın diğer tarafından sesimi çıkarmadan ikisini izliyordum.

"Ölüm sebebin olmak için fazla mükemmelim ufaklık." dedi Jimin gülerek. "Biliyorsun değil mi?"

Kaşlarımı kaldırarak Jimin'in boyundan büyük egosuna gülerken bir anda bana dönüp, "Haksız mıyım Su?" diye sorduğunda kafamı sallayarak "Haklısın tabii." diye yalandan onu onayladım. Maksat, gönlünü kırmamaktı. "Hem fazla uzun bir yolculuk olmayacak." diye Yun'a güvence vermeye çalışırken arkadaşım pek de oralı gözükmüyordu. "Olmadı, çok istersen yolun yarısında seni arabadan atabilirim."

"Yok artık!" diye çıkışırken gülen Rae Yun, bu yolculuğa katılmak zorundaydı. Jimin'in babası şu sıralar yeni uğraşı olan köşe yazarlığıyla fazlaca meşgul olduğundan, oğluna sürüş derslerini Kang amca vermişti. Kendisiyle bir kez yolculuk yapmış olsa da, Jimin'in içindeki hevesi söndürmek istemediği için yanına Rae Yun ve beni gözlemci olarak katmış, destek olmamızı rica etmişti. Emir büyük yerden olunca, mecburen itaat ediyorduk işte.

Jimin şımarık bir gülümsemeyle burun kıvırırken, "Madem benim sürdüğüm arabaya binmekten o kadar korkuyorsun, o halde dönem ödevinin geri dönüşüm kutusuna gidip sonsuza kadar yok olmasında bir sakınca yok." diye onu tehdit etti.

"Düzenbaz." diye tıslayan Yun ödevini kuzeninin bilgisayarında yapmayla hata ettiğini şimdi anlamıştı. Bir süre daha takıştıktan sonra Jimin'in galibiyetiyle arabadaki yerlerimizi aldık. Rae Yun, elbette arka koltuğa oturup kollarını kavuştururken gergin görünüyor, benim rahatlığıma şaşıp kalıyordu. Jimin gri renkteki spor model arabanın camlarını açarken Yun, "Cidden anlamıyorum." diye isyan etti. "Şu Sujin'e ne içirdiysen kız senin elinde öleceğini bilse dahi huzurlu gözüküyor." Ben dikiz aynasından bakışlarımızı birleştirip kıkırdarken, "Şuna bak!" dedi. "Nasıl da mutlu..."

Jimin arabayı çalıştırmadan önce bakışlarını bana çevirirken üzerindeki yeşil pamuk tişörtünden gözlerine yansıyan ışıltılarla çok hoş gözüküyordu. "Çünkü o," diye başlarken söze, başparmağıyla çenemi kavrayıp okşayarak gözlerini benimkilerle birleştirdi. "Bana kalbiyle güveniyor." Rae Yun'u umursamadan başparmağını alt dudağımın üzerine çıkartırken, "Çünkü o," diye ekledi. "Beni hiçbir koşulda bırakmaz."

Arkadan gelen öksürme ve, "E ama burada aile var!" yakarışlarıyla elini çeken Jimin, işaret ve orta parmağını birleştirip öptükten sonra dudaklarımın üzerine bastırarak güldü ve Yun öğürme sesleri çıkarırken arabayı çalıştırdı. "Çok güzelsiniz ancak ben güzel şeyler görmeye alışık değilim gençler." diye ekleyen Rae Yun arabanın çalıştığını fark edince eski haline döndü. "Çalışmak zorunda mıydı?"

Jimin onun sesini bastırmak için radyodan bir şarkı açarken, asfaltta ilerlemeye başlamıştık. Jimin, kontrolü elinden bırakmadan sürüp yola odaklanırken, Yun ise arkadan ona dikkatli olmasıyla alakalı milyonlarca laf ediyor, pinpirikli bir anne figürü gibi oğlunu kontrolü altında tutmaya çalışıyordu. En sonunda bıkan Jimin ona kızmak yerine radyonun sesini sonuna kadar açtığında, fazla gürültüden bayılmak üzereydim. "YUN!" diye bağırarak arkaya döndüğümde, sesini kesti. "Bak ne güzel sürüyor işte, sakin olur musun?"

cherry blossom | pjm Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin