11 🌸 korkma, yanındayım 桜

4.9K 459 305
                                    

Senin aleni yardımın olmadan katlanamadığım tek şey var Milena: "Korku". Korku için çok kırılganım, o kadar yoğun ki arkasını göremiyorum ve bu devasa yoğunluk beni dağıtıp, sürüklüyor.


"Güle güle Sujin, dikkatli olun, iyi eğlenceler!"

Güneşli Cumartesi gününü mahalledeki arkadaşlarıyla geçirmek yerine babama sulama ve yeni gelen tohumları ayırma işlerinde yardım ederek geçirmeyi seçen annem, mor sabahlığının kuşağını sıkılaştırırken diğer eliyle de bana el sallıyordu. Koşar adımlarla çitlerin kavuşturduğu çıkış kapısına ulaşırken anneme karşılık vererek el salladım ve Jimin'in mavi bisikletine oturmuş tek ayağı yere dayalı şekilde beni beklediği sedir ağacının gölgesindeki yola doğru ilerledim. Yol kenarında bulunan bu devasa ağaç evlerinin hemen bitişinde yer almasına rağmen heybetiyle evin koruyuculuğunu üstlenen bir koruma gibi görünüyordu. Küçükken dallarına çıkabilmemize rağmen şimdi popomuzu kaldırıp dallara asılmaya üşeniyorduk.

"Selam! Fazla bekledin mi?"

Üzerinde kırık beyaz polo tişört, altına da yüksek bel siyah bir kapri geçirmiş olan Jimin'in siyah gür saçları özenle taranmış, siyah spor ayakkabıları tertemiz görünüyordu.Yüzünde dövüşten kalan birkaç morluk ve kızarıklıklar vardı fakat Min Soo teyzenin sürdüğü kremler işe yaramış olacaktı ki epey kapanıp, iyileşmeye durmuşlardı.Dişlerini ortaya çıkarmadan oldukça tatlı bir gülümseme sunarak kafasını salladı. Küslüğümüzün üzerinden yalnızca birkaç gün geçmesine rağmen Jimin'de gözle görülür değişiklikler olmuştu.Eskisi kadar mızmızlanmıyor, dediğim ve istediğim çoğu şeyi beni şaşırtarak yerine getiriyordu. Açık söylemek gerekirse bu durum beni biraz ürkütmüyor değildi, fakat söylenerek rahatlığımı bozacak kadar da saman beyinli değildim.

"Hayır, ben de evden yeni çıkmıştım." dedikten sonra beni baştan aşağı süzerek "Tişörtünü yeni mi aldın, ilk defa görüyorum?" diye sordu. Jimin, ince bir çocuktu. Yaptığım en ufak bir değişikliği bile keskin gözleriyle anlıyor ve anında dile getiriyordu. Bu yalnızca bana mı özeldi, yoksa herkese karşı böylesine dikkatli miydi bilmiyordum fakat şımardığım da kesindi.

"Evet, annemle yeni açılan alışveriş merkezine gittiğimizde almıştık. İçi kocaman ve her biri dopdolu birçok mağaza var Jimin! Mutlaka görmelisin."

Üzerimde geçen hafta annemle birlikte aldığımız omuzdan göğse inen kısmında ufak bir pati izi olan mor renkli yazlık bir tişört ve altımda da giymeye kıyamadığım kumaşı oldukça yumuşak beyaz pamuk şortum vardı. Açık bıraktığım bukleli saçlarımın bir kısmını küçük bir toka yardımıyla kenara tutuşturmuş geri kalanlarına yanağımı kapatması için ellememiştim . Bu aralar fazlaca öz güven sorunu yaşayıp kimliğimi bulma telaşına girdiğimden giydiğim hiçbir kıyafetten haz alamıyor, cildimde çıkan kusurlarla galibi belirsiz bir savaş yaşıyordum. Annem her seferinde kusurlarımla güzel olduğumu söyleyip dursa da içim bir türlü rahat etmiyordu, ardından Jimin öfkeyle mayın tarlasına dönmüş kendi yüzünü işaret ediyor 'çirkiniz diye kafamızı kuma mı gömelim yani?' diye haklı olarak isyan ediyordu.

Beni belli belirsiz onaylayarak saçlarıma elini daldırdıktan sonra elini itmeme kalmadan bisiklete bindi ve onu bekletmeden ben de arkasındaki yerimi alıverdim. Aramıza giren sahte buz dağlarının erimesi ve biraz da kafa dağıtmak adına bugün bir sürü plan yapmıştık. Önce lunaparka gidip ne zamandır istediğim hız trenine binecek ardından kumsala gidip biraz dolaşacaktık. Vakit kalırsa da, ki kalmayacağı kesindi, Huysuz İncir'i ziyaret edecektik. Ne zamandır yaşlı adamı boşladığımızın farkındaydık ve açıkçası en büyük özrü de onun hak ettiğini düşünüyorduk. Eğer yaptığım tırtıl kurabiyelerinden ona götürürsem affetmesi daha kolay olurdu kim bilir. Denemeden bilemezdik.

cherry blossom | pjm Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin