12 🌸 hayalim olur musun? 桜

4.4K 470 151
                                    

"Aslında sevdiğim sadece sen değilsin, senin bana sunmuş olduğun tüm varlığın."




"Her zamankinden anne. İkimize de."

Stray Ghost'un en sevdiğim parçalarından biri havada uçuşan kahve ve vanilya kokusuyla vals yaparken annemin bir ay önce açtığı bu küçük ancak şirin kafede Jimin ile ikimize ait olan en köşedeki cadde manzaralı masaya yerleştik. Evde canı sıkıldığı için uğraşacak bir şeyler arayan annem sayesinde bizim de rahatça oturup vakit geçirebileceğimiz bir yer olmuştu burası. İki kişilik dört oval masa ve bir L biçimli deri koltuğa sahip bu kafe, açık krem ve koyu kahve tonlarının harmanlanmış haliydi. Büyük bir kısmını nota desenli duvar kağıtları kaplasa da hatrı sayılır bir kısma da özlü sözler ve ufak sanat resimleri misafirlik ediyordu. Gotik tarzda, öyle fazla iddiası yoktu mekanın. Ancak boyutuna göre fazlaca ilgi gördüğü aşikardı. Bu nedenle okuldan ve kurslardan arta kalan zamanlarımda anneme yardım ederdim.

Oldukça yorucu bir Cuma gününün ardından eve bile uğramadan buraya atmıştık kendimizi. Jimin üniformasının yaka kısmındaki düğmeyi çözerek dağılmış saçlarını biraz daha dağıttıktan sonra arkasına yaslanarak derin bir nefes verdi. Şu sıralar Busan Sanat Okulu seçmeleri için fazlaca ter döküyor, akranları temel derslere çalışırken o dans pratikleriyle boğuşuyordu. Dolgun yanakları bu süreçte iyiden iyiye çökmüş, yüz hatlarını belli etmişti. Kahverengi gözleri yorgun bir asker gibiydi ancak daima tetikte ve dinç görünmeye çabalıyordu.

Ergenliğe girdiğinden beri yüzündeki sivilce sayısı artmıştı fakat öyle abartılacak cinsten değildi, sesi daha kalın tavırları daha asabiydi. Bu süreçte kendimi de incelemeye fırsatım olmuştu çokça. Belirginleşen göğüslerimden, gün geçtikçe büyüyen kalçamdan ve kusurları artan cildimden dolayı aynalarla pek de barışık olduğum söylenemezdi. Annem her seferinde bunların geçici olduğunu ve kendimi kabullenmem gerektiğini söylese de içten içe hep evham yapıyordum. Bu durumları unuttuğum tek vakit onunla olduğum vakitti. Kusurlarımın üzerine görünmez bir çarşaf örtüyordu sanki küçük elleriyle, arada yaptığı alayları bile sevecek hale ne ara gelmiştim anlayamazdım.

"İşte kahveler! Sujin sana karamel macchiato, Jimin sana da sütlü filtre kahve. Ortaya da limonlu cheesecake. Afiyet olsun ballarım." Annem sıcacık gülümsemesiyle kahvelerimizi masaya bıraktığında ondan önce davranıp yanına giderek almadığım için kötü hissettim. Fakat annem hala küçük çocuklarmışız gibi saçlarımızı okşayıp oradan ayrıldığında arkasından "Anne!" nidaları atmayı ihmal etmiyordum. Hiçbir zaman büyüdüğümüzü kabullenemeyecekti sanırım.

İlk denediğimiz andan itibaren 'en'lerimiz olarak kabul ettiğimiz kahvelerimizi yudumlarken, Jimin gülümseyerek yan tarafımızda kalan caddeyi gösterdi.

"Tüh tüh, bugün Matematik kursuna gidemeyeceksin. Yağmur başladı."

Kafamı hızla çevirip bir anda bastıran yaz yağmurunun aksi fakat uysal damlalarının boydan boya uzanan cama aksedişine, güçlü damlalarınınsa sokak ortasındaki savunmasız insanları bir oraya bir buraya kaçıştırışını izledim. Matematik dersinde berbat olduğum için annemin ısrarıyla kursa yazılmıştım ama her seferinde bir şeyleri bahane ederek gitmekten kaçınıyordum. Bugün de yağmuru bahane edecektim, zaten gitmeyi hiç istemiyordum.

"Ah çok güzel! Bugün de şanslıyım."

"Tembel tavuk. Sağanaktan kaçarken doluya yakalanmaktan korkmuyorsun."

Yedinci sınıfın sonundaydım, bırakın bir gelecek hayalimin olmasını hedeflediğim bir lise bile yoktu. Önceden olsaydı ressam olacağım diyip geçiştirirdim belki ancak artık öyle bir yeteneğim ve ilgim de olmadığından bu da imkansızdı. Tıpkı Jimin'in söylediği gibi onun da geçici bir heves olduğunu gün geçtikçe unutmamdan anlamıştım. Asıl istediğim bu değildi, ama ne olduğunu da bilmiyordum. Beni tetikleyen bir şeylere ihtiyacım vardı ve bunu bulmak bir hazine bulmaya eş değerdi benim için.

cherry blossom | pjm Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin