10 🌸 darılma bana, hepsi sevdiğimden 桜

5.2K 487 260
                                    

"Ay geceye, sen bana doğarken,
Üzerime kar...karlar yağarken
Üşümem hiç, aşk sarar beni.
Korkmam hiç, aşk korur beni.
Düşsem bile o tutar beni.
Kaybetse de yine o bulur beni... "





Bazı şeylerin değerini kaybetmeden bilemiyorduk işte. Her ne kadar alışageldik bir söz olsa da her defasında aynı yerden vurup akıllanmayan kafaları azarlardı bu gerçek. Tekrar tekrar aynı çukura düşüp debelenen azade ruh yolunu kaybetmiş bir bedeviden farksızdı.

Fazla yıl biriktirememiştim belki de hayat kumbaramda, fakat görüyordum ki önemli olan o nesnenin ağırlığı değil her bir tanenin içine hapsettikleriydi. Annem, koşup kendini bu kadar terletme hastalanacaksın dediğinde onu dinlemeyip akşam ateşten havalenin eşiğine yakalandığımda sağlığımın değerini anlamıştım. Babam, yardımcı tekerleklerle sürmemi tembihlediği halde onu dinlemeyip Jimin'den bana bisiklet sürmeyi öğretmesini isteyerek düştüğümde çizim yeteneğimin değerini anlamıştım. İşte böyleydi değer hazinesi, mutlaka yok olması veyahut sizden biraz uzaklaşması gerekiyordu ki ancak öyle onun gerçek varlığını hissedip ona ihtiyaç duyduğunuzu hissedesiniz.

Saymıştım. Tam dört gün on altı saat olmuştu birbirimizle konuşmayalı. Her sabah onun yüzünü görmeden iki katlı müstakil evlerinin gri cephesine bakıp ondan hiçbir iz göremeden okula gidiyor, saçlarımla oynayıp beni deli edecek, yaptığı iğrenç esprilerle kulağımı paslandıracak fakat aynı zamanda gülümseyince kısılan o minik gözlerini bana sunacak birinin yokluğunu en derinden hissediyordum. Okula varınca, bu hisler bir anlığına yakamı bıraktı sanıyordum ki ardından yemek vakti gelip çatıyor, onsuz ve tek yemektense aç kalmayı tercih ediyordum. Olur da koridorda karşılaşırsak bakışlarımı güçlükle ondan çekip dolan gözlerimi saklamaya çabalıyordum, çünkü onu ilk affeden ben olursam hata yapmadığına inanacağının farkındaydım. Jae Yong olayı sebebiyle kınama aldığı tüm okul tarafından duyulmuş ve burnunu kırdığı çocuk sınıfına girdiğinde tüm bakışların ona çevrildiğini öğrenmiştim.

Basit bir temastan, özellikle bana yapılan bir şeyden dolayı bunu yapmak istemesinin bir anlamı olmadığı düşüncem her geçen gün tereddüte düşerken kırık kalbimin cam parçalarıyla ders çıkışları mutlaka uğradığımız pastaneye giderek portakallı turtadan alıyor ve tek başıma göz yaşlarım eşliğinde yiyordum. Bitiremediğim ya da boğazıma takılan zamanlarda -ki çoğunlukla böyle olmuştu- Jimin'e görünmeden Mochi'yi çağırıyor ve ona yediriyordum. Tatlı köpek, sanki üzüntümü anlarmışçasına sızlanırdı turtayı yerken ardından bileklerimi yalayıp yüzüme dadanır fakat iterdim yumuşakça.

Tekvando kursuysa tam bir eziyetti benim için. Jimin son olaydan sonra gelmemiş, Jae Yong da olmadığından üç kişi kalmıştık. Antrenör çoğu zaman aktif olmamı istese de bitkin hissettiğimi söyleyip ufak bir alıştırmadan sonra minderlere oturarak uzun uzun düşünürdüm. Eve döndüğüm anda onu son kez görebilmeyi o kadar istiyordum ki Tanrı bana acımış olacak ki her zaman aynı salıncakta ya müzik dinlerken ya da kitap okurken buluyordum onu. Cezalı olduğundan olsa gerek çıkamıyordu bahçeden öteye. Onu öylece izleyip eve girme süremi uzatırken bakışları bazen anlık benimle buluşur yakalanırdım. Suç işlemiş haylaz bir çocuk edasıyla ne yapacağımı bilemez halde eve kaçtığımda arkamdan güldüğüne bile yemin edebilirdim.

En zoru ve çekilmez olanıysa yatmadan önceki o andı. Jimin ile yatak odalarımız karşılıklı olduğu için camlarımızdan baktığımızda birbirimizi görebiliyorduk. Biz de bu durumu küçük bir haberleşme aracı olarak değerlendirip lazer tutuyor ve yatmadan önce kendi dilimizde birbirimize iyi geceler diliyorduk. Yatakta döneleyip durduğum o gecelerde lazerin kırmızı ışığının duvarımı gülümsetmesini o kadar çok istedim ki sanırım bu yüzden dileğim kabul olmadı. Cama çıkıp baktığımda perdelerinin kapalı olduğunu görüp henüz uyumuyordur canım belki geç yatacaktır avuntusuyla buruk uykularıma dalarken yalnızca dört gün olmasına rağmen asırlar geçtiğini hissediyordum. Afaki bir şey miydi yaptığımız yoksa ikimiz için de olgunlaşma sürecinin acı bir meyvesi miydi bilemiyordum.

cherry blossom | pjm Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin