S.2 Ep.6 "Ölümüne sevmek"

646 58 16
                                    

Bahar'dan

Davetin yapılacağı yalının önüne gelince durdurdum arabayı. Keşanlı gelip kapımı açtı.

"Hoş geldiniz hanımefendi."

Gülümseyip başımla selam verdim Keşanlı'ya.

"Hoş bulduk."

"Buyrun araç kartınız."

Keşanlı vale kartını verirken kimseye belli etmeden davetiyeyi de verdi bana. Alıp baktım. Üstündeki ismi görünce kaşlarımı çattım. Keşanlı'ya yaklaşıp sessizce konuştum.

"Dilnişin İlgehan ne oğlum?"

"Komutanım ne yapayım bu vardı? Siz buna dua edin, ya Pelinsu falan olsaydı?"

"Allah cezanı versin Keşanlı."

Keşanlı sırıtarak kafa salladı. Arabanın anahtarını verip yürüdüm merdivenlere. Derin bir nefes alıp gevşemeye çalıştım. Üzerimde pek de alışık olmadığım bir elbise var. Hayır elbisenin bir şeyi yok da, bu halde kimseyi kovalamak zorunda kalmam umarım. Neyse ki ayağıma topuklu ayakkabı giymedim. Silahımı da bacağıma taktım mecbur. Elbiseden potluk yapıyor mudur acaba? Başımı eğip baktım. Elbisenin eteklerini düzeltip kaldırdım başımı. Karabatak ve Avcı benden önce gelmişlerdi. Çoktan içerdeki yerlerini almışlardır. Ben de gireyim artık. Merdivenleri bitirip büyük salona doğru yürüdüm. Aydan hanım da gelmiştir. Kendisiyle birkaç saat önce tanışıp durumu anlattık ama bizi pek ciddiye almadı. Daha doğrusu Çolak'ın tehdidini ciddiye almadı. Gözü kara bir kadın belli ki ama bu şerefsizlerin neler yapabileceğini bilmiyor. Kendisi istemese de biz ona bu gece koruma sağlayacağız. Büyük salonun kapısına gelince duraksayıp derin bir nefes aldım. Hadi Bahar, şimdi sadece işine konsantre ol. Yavaş adımlarla ve sakince girdim içeri. Bakışlarımı etrafta gezdirip bizimkilere bakındım. Nerdeler acaba? Karabatak garson olacaktı, ortalarda dolanıyordur. Başımı çevirip müzisyenlerin olduğu tarafa baktım. Avcı'yı görünce hafifçe gülümsedim. Piyano mu çalıyor o? Allah'ım, operasyona gel.

"Bahar?"

Duyduğum sesle çevirdim başımı. Şaşkınca kocaman açtım gözlerimi. Yok artık. Yavuz? Yavuz'un burda ne işi var? O da en az benim kadar şaşkındı. Yavuz gülerek yaklaşırken ben ona ne diyeceğim diye düşünüyordum. Operasyonu anlatamam. İyi de neden burda olduğumu nasıl açıklayacağım Yavuz'a? Yavuz yanıma gelip şaşkınca güldü.

"Bahar, senin burda ne işin var?"

Gergince güldüm.

"Yalnız o benim lafım."

Yavuz da güldü dediğime. Tam tekrar konuşacakken birisi seslenince çevirdi başını.

"Yavuz, lan oğlum iki dakika yüzünü göremedik ha."

Arkadaşı olacak, genç bir adam gelip kolunu Yavuz'un omzuna doladı. Ardından beni görünce kaşlarını kaldırıp gülümsedi.

"Merhaba."

Dudaklarımı birbirine bastırıp kafa salladım. O da Yavuz'a dönüp devam etti.

"Yavuz, hanımefendi kim?"

Yavuz adama bakıp bıkkınlıkla nefes verdi.

"Bir arkadaş."

"Nasıl, bir arkadaş? Biz niye tanımıyoruz?"

"Karabayır'dan bir arkadaş Selçuk. Nerden tanıyacaksın?"

Arkadaşı tek kaşını kaldırıp kafa salladı.

"Anladım. Neden ordan dönemediğin belli oldu."

Selçuk denen çocuk sırıtırken ben de kaşlarımı kaldırıp baktım. Yavuz da ters ters baktı arkadaşına.

YansımaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin