VII-IV

5K 579 158
                                    

7 Nisan
12.44, gece.

Saygıdeğer beyefendi,

İlk olarak belirtmeliyim ki sıhhatim artık çok daha iyi, o dehşet anının izlerini yavaş yavaş siliyorum bedenimden. Her ne kadar Cesaret Prensi ve tahminlerime göre onun isteği sebebiyle evdeki diğer herkes, orada olanlar hakkında konuşmaktan kaçınsa da sebepleri öğrenme çabamdan vazgeçmedim. Cevap alamadığım sorularımı sıklıkla tekrarlamak fevkalade can sıkıcı ve yorucuyken, bir de merakım gittikçe artıyordu. En nihayetinde yalnızca küçük birkaç cümle döküldüğünde Cesaret Prensi'nin dudaklarından, o kargaşanın, sebebini hala bilmediğim bir protesto gösterisi olduğunu öğrendim.

"Bazen olaylar düşünüldüğü gibi gitmiyor ve karışıklıklar buradan doğuyor. Anlaşmazlık hanımefendi, öfkeyle birleştiğinde, sizin talihsiz bir şekilde tanıklık ettiğiniz olaylar vuku buluyor."

Sonrasında beni daha fazla huzursuz etmek istemediğini belirterek daha neşeli bir konudan söz açtı. Gittikçe güzelleşen havadan uzun bir süre bahsedişinden ne kadar tedirgin olduğunu anlamıştım zira o, aslında bununla neredeyse hiç ilgilenmezdi. Bulunduğumuz bölgenin havasının ferahlığından, sabah vakitlerinde etkisini artıran güneşe ve artan sıcaklığa son derece kayıtsız kalır, ekseriyetle "Yağmur var ya da yok, soğuk yahut sıcak, mühim değil," diye konuşurdu. Oysa o anda, öncesinde konuşulan mevzunun can sıkıcı izlerini silebilmek adına ilgilenmediği bir konu hakkında dakikalarca konuştu. En nihayetinde konuşması sonlandığında, o geceki bir toplantıdan söz açıldı. Çevre vilayetlerde bulunan pek çok şairin katılacağı, birlikte akşam yemeği yenileceği ve ardından günümüz şiirlerinin inceleneceği, katılımın fazla olmasının beklendiği bir toplantıymış bu ve Cesaret Prensi ondan bahsederken adeta gözlerinin içi gülümsüyordu. Biliyordum, benim için heyecanlıydı.

Her ne kadar birkaç gün önceden haber verilmiş olmasını tercih etsem de Cesaret Prensi de davet mektubunun eline henüz geçtiğini, bu sebeple bana ancak bugün iletebildiğini belirttiğinde, bunu o kadar da dert etmediğimi, hazırlanmak için hala saatlerim olduğunu söyledim. Böylelikle o rahatlamış bir şekilde evine dönerken, ben de hızlı bir şekilde merdivenleri aşıp giyinme odasına heyecanlı bir şekilde ulaştım, bu sırada hangi elbisemi giymem gerektiğine ise çoktan karar vermiş bulunuyordum. Bu sebeple hazırlanmam düşündüğümden çok daha kısa sürdü ve geriye kalan vakitte, toplantı hakkında türlü düşünceler aklımda dolaşırken salondaki uzun pencerenin kenarında oturup güneşin batışını izledim. Odadaki aralık bir pencereden içeri süzülen ferah havayla birlikte gözlerimin önünde uzanan bu muazzam manzaranın ruhuma nasıl bir huzuru nakşettiğini hayal edebiliyor musunuz beyefendi?

Bu huzurlu anların sonunda en nihayetinde bir kez daha Cesaret Prensi ile bir araya gelip toplantıyı düzenleyen, yıllarını edebiyat hakkındaki çalışmalara adamış olan beyefendinin evine doğru yola çıktık. Oraya vardığımızda, başlangıçta biraz çekinmiş, orada bulunmakta olan değerli misafirlerin yanında kendimi oraya aitmiş gibi hissetmemiştim fakat sonra, onların konuşmalarına katıldığımda bana gösterdikleri nezaket ve henüz çok yeni olan çalışmalarım konusunda dile getirdikleri cesaretlendirici sözler ile beni rahatsız eden bütün hisleri ardımda bıraktım. Her şey oldukça yerinde, yeterli ve güzeldi, öyle ki bu davetten fazlasıyla zevk aldığımı tereddüt etmeden söyleyebilirim. Diğer yandan, bir kez daha böylesine değerli insanların bir arada olduğu bir toplantıda bulunabileceğimden emin değilim fakat eğer şans eseri de olsa bir davet mektubu elime ulaşırsa, işte o zaman mutluluğumu kelimelerle tarif edemem.

Cümlelerimin taşıdığı heyecanı kâğıda uzaktan bakan birinin dahi onu hissedebileceğini düşünüyorum, ne var ki heyecanımı çevreleyen mutluluk, eve geri döndüğümde beklenmedik bir şekilde dökülüverdi kalbimden. Henüz içeriye girmemiş, bahçe kapısının önünde durmuş Cesaret Prensi'ne bu güzel gece için teşekkürlerimi iletiyordum ki biten bir cümlemin hemen ardından özür dileyerek böldü konuşmamı. O an, ayın parlak ışığının altında aydınlanan yüzünde çekingen bir ifade gördüm ilk defa, ismimin etrafını saran sitayişkâr sözleri o her zaman sahip olduğu cesaretten yoksun bir şekilde dile getiriliyordu. Ellerini arkasında birleştirip bana bir adım kadar yaklaştığında sıkıca tuttuğu ellerinin gücüyle baskılanmış kollarının titremekte olduğunu fark ettim lakin hiçbir şey söylemedim. Doğrusu, sebeplerini düşünmekten dahi korkmuştum beyefendi.

Beyefendiye MektuplarTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang