XIII-IX

2.9K 417 29
                                    

13 Eylül
07.43, sabah.

Acıdan kaçamıyorum. O, ardında ölümcül bir fırtına getiriyor, mütemadiyen açık bıraktığım pencerelere çarpan rüzgârın uğultusunda onun adı geçiyor lakin hiçbir şey yapamıyorum. Sizden ve de hatıralarınızdan ayrı kalmanın bu kadar acı vereceğini düşünememiştim beyefendi ve şimdi avuçlarıma, zihnime bakışlarınızın sanrısını sunan yapraklar dökülüyor.

Bakın, nasıl da hep sevinçle doğup hüzne dönmüş bu gazeller. Bilmesek de öykülerini, öyle dizeler taşırlar ki içlerinde, baktığımızda duyarız seslerini. Koptukları yerlerden ellerime döküldüklerinde ruhuma usulca sızdıkları için duyuyorum ben de ezgilerini ve eskimiş suretlerine baktığım anda hemen yanımda hissediyorum gözlerinizi. Şimdi görkemli bir okyanusun ayırdığı iki çaresiz yolcu gibi birbirimizi izliyoruz lakin sonra zaman alıp götürüyor sizi ve yine kendimle baş başa kalıyorum.

Yine de avuçlarımda tutuyorum güzün armağanlarını. Yakıyor, derin izler bırakıyor tenimde fakat onlardan vazgeçmiyorum. Değdiği dudaklarımda acı bir bade tadı kalırken çarptığı bakışlarıma sızı içinde yaşlar doluyor ve kendimi bulanık gölgelerin arasında buluyorum. Siz varsınız bütün bunların ardında, orada, puslu bir gecenin tam ortasında ve ben, tek bir adım attığımda kayboluyorum sisin içinde.  Sessizlik, hislerimde çizikler bıraktığında yere düşüyorum, taşlar avuçlarımı kesiyor. Başımı kaldırdığım anda ise ansızın tam karşımda buluyorum sizi.

Gülümsüyorsunuz.

Beyefendiye MektuplarWhere stories live. Discover now