18.BÖLÜM - Babamın 'Erol Büyükburç' sendromu!

155K 1.8K 240
                                    

Hepinize ayrı ayrı çoook teşekkürler :) Yorumlarınız ve voteleriniz beni çok mutlu ediyor. Bakalım bu bölüm süper ikilimizin başlarına neler gelecek? İyi okumalar. Yorumsuz bırakmayın beni. Hepinizi seviyorum :) 

Bu bölümü İlayda'ya ithaf ediyorum. Beğenirsin inşallah İlaydacım :)

“Vay be!”

Kerem’le birlikte Bora’nın üst kattaki odasına girdiğimizde Kerem kapıyı kapatır kapatmaz ona doğru dönüyorum.

“Seni ayakta alkışlıyorum Thor!” Kerem bana sırıtarak bakarken onu alkışlayıp kafamı inanmazca iki yana sallıyorum. “Yemin ederim harcanıyorsun sen buralarda. Git oyunculuk falan yap. Hatta senarist ol sen. Çoğu senaristten iyi yazarsın yemin ederim.”

“Teveccühün canım.” diyor Kerem kendini beğenmiş bir şekilde sırıtıp, yanağımdan bir makas alarak. “Beni sizler yarattınız.”

“Hahahah.. Şuna bak.” diyorum kahkahalarla gülmeye başlarken. “Hemen de kendini Brad Pitt sandı.”

“Hah! Ben ondan çok daha yakışıklıyım bi kere tamam mı?”

“Ya ya..” diyorum kafamı aşağı yukarı sallayarak. “Tabi Thor’cum tabi.”

“Turşuuu!” diyor sinirle bana bakarak. “Madem öyle söyle Brad’e o sevgilin olsun!”

“Tamam ya.” diyorum dudaklarımı büzerek Kerem’e bakarken. “Bir şey demedik. Çok yakışıklısın merak etme.”

“Çocuk kandır sen.” diyor Kerem bana inanmaz bir bakış atarak.

“Aşk olsun Thor.” diyorum yanına doğru ilerlerken. “Bak çok üzülürüm alınırsan.”

Ama Kerem bana cevap vermek yerine ben yokmuşum gibi davranıyor:

“Kereeeem..” En sevimli ses tonumla Kerem’e sırıtarak bakıyorum. “Küs müyüz? Bak sen bana küsersen eğer ben valla kendimi şu pencereden atarım.”

Kerem bana cevap vermeyince eli mahkum pencereye doğru ilerliyorum. Ama o hala herhangi bir tepki vermiyor.

“Eh madem öyle..” diyorum dudaklarımı sarkıtarak perdeyi açarken. Daha sonra da pencereyi açıyorum ve Türk Filmi tadında dönüp Kerem’e bakıyorum. “Elveda hayat.. Elveda Kerem..”

Ben sanki gerçekten kendimi atacakmışım gibi pencereye doğru bir adım atarken tam da tahmin ettiğim üzere Kerem beni belimden sıkıca kavrıyor. İşte böyle.. Yola gel bakalım.

“Saçmalama Turşu! Ne yapıyorsun?!”

Kerem beni tek hamleyle pencereden uzaklaştırıp yatağın üzerine oturtuyor. Daha sonra da pencerenin açık olan camını ve perdesini kapatıyor.

“Barıştık mı?” diye soruyorum sırıtarak Kerem’e yavru kedi bakışları atarken. O ise bana ciddi bir ifadeyle bakıyor.

“Bir daha böyle şakalar yapmanı istemiyorum. Duydun mu?”

“Tamam.” diyorum kafamı sallayarak. “Söz. Barıştık mı?”

“Barıştık Turşu barıştık.” diyor sırıtarak. Neşeyle yerimden doğrulup Kerem’in boynuna sarılıyorum.

“Sen dünyanın en iyi arkadaşısın.”

“Sen de en baş belası..”

“Aşk olsun.” diyorum hafifçe geri çekilerek Kerem’e bakarken. “Kalbimi kırma ama.”

NUMARA 12Donde viven las historias. Descúbrelo ahora