47.BÖLÜM - Zaman Makinesi Barış'la geçmişe yolculuk..

150K 2K 375
                                    

Hepinize çok çok çok teşekkür ederim güzel yorumlarınız ve voteler için :) Umarım bölümü beğenirsiniz. Yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen ;) Sizi seviyorum <3

Multimedyada Kerem'in Zeynep'e aldığı yüzüğü görebilirsiniz ;) 

Bu bölümü Melis'e ithaf ediyorum. Beğenmen dileğiyle Meliscim :)

Evet.

Sadece tek bir kelime.. Sadece tek bir kelime ve dört harf bazen hayatının en önemli dönüm noktası oluverir.

O dört harften oluşan kelimeyi sanki yaşamınız ona bağlıymış gibi, sanki o kelime olmazsa bundan sonra yaşayamayacakmışsınız gibi duymayı beklediğiniz oldu mu hiç? Kalbinizin çarpıntısından kendinizi duyamazken, içinizdeki devasa endişe ve korkudan boğulacakmış gibi hissettiğiniz oldu mu? Ya da öpmeye doyamadığınız o dudaklardan dökülecek olan o iki heceli kelimeyi beklerken nefesinizi tuttunuz mu? Tıpkı şu anda benim yaptığım gibi..

Hayatım boyunca hiçbir zaman bir kelimeyi bu kadar fazla duymak istemedim galiba. Ve hiçbir zaman bu kadar fazla titremedim, terlemedim ve gerilmedim.

Bu zamana kadar kaç defa evet dedim acaba? Kaç defa evet diyen birini duydum? Sayamayacağım kadar çok.. Ama şimdiye kadar hiçbir zaman bu kelimeyi duymak için ölmeyi bile göze almadım ben. Biri bana gelip, günün birinde sadece ‘evet’ kelimesini duymak için adeta çölde günlerce susuz kalmış bir adamın bir adım ötesindeki suyu gördüğü zamanki o heyecanı ve endişesiyle bekleyeceğimi söyleseydi ona bakıp koca bir kahkaha atar ve işine bakmasını söylerdim. Ama şu anda tam da o bahsettiğim ıssız ve kurak çöldeydim. Ve karşımdaki minik ağızdan çıkacak olan kelimeye hayatımı bağlamıştım. Şimdi ya o suyu içecektim ya da elimi bile uzatamadan suya muhtaç bir şekilde ölecektim. Ortası yoktu. Siyah ya da beyaz vardı.

Zeynep’e ettiğim ilk evlenme teklifi biraz ani ve olağan bir şekilde gelişmişti. Mutfaktaydık ve o bulaşık yıkamaktan bahsettiğimi sanıyordu. Bense bulaşık yıkamaktan evlenme teklifine çoktan geçiş yapmıştım bile. Biliyorum. İki konu arasında dağlar kadar mesafe var ama konu istediğim bir şey olunca çok inatçı oluyorum. O sırada Zeynep kutup ayılarının neslinin tükenmesiyle ilgili bir şeylerden bahsetseydi bile o konu benim evlilik teklifimle son bulacaktı. Buna eminim. Çünkü kendimi çok iyi tanıyorum.

Beni kırmadan konuyu geçiştirmesi ve bunun için biraz erken olduğunu düşündüğünü söylemesi beni kırmamıştı. Ama pes etmemi de sağlamamıştı tabi. Evet biraz erkendi ve çok fazla da aniydi. Ama içimdekileri hiçbir zaman tutamayan biri olarak bundan pişman olmamıştım. Yüzde elli şansım vardı ve evet deme ihtimali sevinçten aklımı kaybetmeme sebep olabilirdi. O gün Zeynep evet demedi. Ama hayır da demedi. Bu da beni, kendimi biraz daha dizginleyip adımlarımı daha kararlı ve etkileyici bir şekilde atmaya sürükledi. Sonuç olarak ikimiz de kendimizi renkli ışıklarla süslenmiş, yapay vişne bahçesinin içinde bulduk.

Günler öncesinden Barış’ın ve diğerlerinin kafasının etini yiyerek yaptığım plan bu zamana kadar tıkır tıkır işlemişti. Ama işin en zor yanı şimdi başlıyordu. Dananın kuyruğu saniyeler sonra kopacaktı çünkü. Ve ben iyi yönde olması için bildiğim tüm duaları o kısacık saniyelere sığdırarak Zeynep’in gözlerine bakmaya devam ediyordum. O ise şaşkındı. Belli ki şaşkınlıktan uzun bir süre konuşamayacaktı ve o konuşmadıkça ben kalp krizi geçirmeye her an bir adım daha fazla yaklaşıyordum.

NUMARA 12Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin