30.BÖLÜM - Sana seni anlatamam, isyan edersin..

153K 1.8K 208
                                    

Hepinize tek tek teşekkür ederim :) Yorumlarınıza bayılıyorum gerçekten :) Bu bölümü yazarken Zeynep'e çok üzüldüm :( Artık kendi yazdığım karaktere acımaya başlıyorum sanırım :))  Umarım bölümü beğenirsiniz :) İyi okumalar..

Bu bölümü Ceyda'ya ithaf ediyorum. Umarım beğenirsin Ceydcım :)

Bilgisayarımın ekranına bakarken, aynı zamanda vişne suyumdan bir yudum alıyorum. Elimdeki kalemi düşünceli olduğum her zaman yaptığım gibi dişlerken, gelecek hafta için yazdığım yazıyı bir kez daha kontrol ediyorum. Kalemi ağzımdan çektiğimde arka kısmının artık olmadığını fark ediyorum. Aferin Zeynep! Ye kızım kalemi, ye! Zaten yarılamışsın!

Kalemi meşhur kırmızı, tüylü kalemliğime koyarken -evet yeni iş yerimde de aynı kalemlik! Yoksa Yağmur beni çenesiyle öldürür!- derin bir nefes alıp arkama yaslanıyorum. Arka tarafımda kalan geniş pencereye doğru dönüp, dışarıyı izliyorum bir süre. Kasım ayının ortalarında olduğumuz için hava gri bulutlarla kaplı.. Masamın üzerindeki telefonun çalmasıyla bakışlarımı hafif buğulanmış pencereden uzaklaştırıyorum.

“Efendim?”

“Zeynep Hanım?” diyor ofisin sekreterlerinden biri olan Gaye tiz ses tonuyla. “Sizinle görüşmek isteyen biri var? Bağlayayım mı?”

Bu da yeni modamız! Artık benimle görüşmek istiyorsanız ilk önce sekreterime uğramanız ve onayını almanız gerekiyor. Zeynep Yılmaz’la görüşüyorsun yani boru değil! Birileri sonunda ne kadar önemli(!) bir şahsiyet olduğumu anladı!

Kandır kendini kızım sen.. İnsan hayal ettiği müddetçe yaşar tabi..

“Kimmiş?” diyorum saçma sapan düşüncelerime bir son verirken. Eğer gereksiz bir şeyse hiç ilgilenemeyeceğim şimdi. Yağmur falandır belki de.. Yeni tanıştığı bin beş yüzüncü ‘bu seferki farklı ama’ çocuğunu dinlemek istemiyorum hiç.

“İsmi Kerem Sayer efendim.”

Kerem mi? Bu çocuk beni niye iş yerimden aradı ki şimdi? Halbuki hiç yapmaz. Hep cep telefonumu arar ama..

“Bağla.”

“Peki.”

Gaye muhtemelen Kerem’e telefonda dinlettiği geçen yüzyıldan kalma, bayık asansör müziğini kesip, onunla görüşeceğimi bildirirken, ben kalbimin çarpıntısını geçirmekle meşgulüm. ‘Acaba bir şey mi oldu?’ diye telaşlandığımdan değil. Resmen Kerem aradığı için bu haldeyim! Ne kadar ezikçe! Aptal aşık Zeyno!

“Alo?”

“Kerem?” diyorum merakla Kerem’in karşı taraftan gelen sesini duyar duymaz. “Hayırdır?”

“Sonunda!” diyor Kerem bıkkın bir ses tonuyla derin bir iç çekerek.

“Ne oldu?”

“Olan şu ki Turşu, yaklaşık 15 dakikadır sana ulaşmak için uğraşıyorum.” diyor Kerem sitem dolu bir ses tonuyla. “Alt tarafı bir telefon konuşması için, 5 dakika boyunca dinlediğim o saçma sapan, iç karartıcı müziği söylemiyorum bile!”

“Berbat dimi?” diyorum yüzümü buruşturarak.

“Berbat az bile!” diyor Kerem beni onaylayarak. “Başka bir şey bulamadın mı?”

NUMARA 12Där berättelser lever. Upptäck nu