1/Kendi Halimde

9K 424 70
                                    

İyi olmak kaderiydi, öyle bir kadındı. Yumuşacık. Var ile yok arası. Varlığı ancak yokluğuyla fark edilen o kadınlar vardır ya.

Ece Temelkuran

***

“Nilüfer!”

Annesinin sesiyle yatağın içinde kıpırdanarak gözlerini açtı Nilüfer. Tüm öğrencilik hayatı boyunca hafta sonları yapmaktan en çok hoşlandığı şey, yorganın altında kendi sıcaklığını hissederek pineklemekti. Tabi artık öğrencilik bitmişti. Üstelik bugün hafta sonu da değildi. Tavana diktiği gözlerini devirerek yatağın içinde doğruldu. Açık duran saçlarını elleriyle hafifçe havalandırdıktan sonra bileğindeki tokayla basit bir topuz yaparak tepesinde topladı. Komedinin üzerindeki telefonu alıp ekran kilidini açmadan bildirimlerine baktı. Açelya’dan gelen mesajlar da sayılmazsa arayan soran kimse yoktu. Tuş kilidini kapatarak ekranın kararmasını sağladıktan sonra telefonu geceliğinin cebine – genel olarak cepsiz şeylerden hoşlanmazdı - atıp ayağa kalktı. Ayaklarının çıplak olmasını umursamadan çatı katındaki odasından çıkıp doğruca banyoya ilerledi. Elini yüzünü yıkadıktan sonra merdivenlere yöneldi.

“Nilo!”

Annesi sesini duyuramadığına kanaat getirmiş olacak ki bu sefer de kardeşinin seslenmesini istemişti anlaşılan. Levent’in ona hitap şeklinden hoşlanmadığı için gözlerini devirerek son birkaç basamağı da indi. Mutfağın kapısından göründüğünde Levent’e öfkeyle gözlerini kısarak karşılık verdi. Aralarında iki yaş vardı, Nilüfer iki yaş daha büyüktü ama Levent, sanki büyük olan kendisiymiş gibi davranıyordu. Çocuğun yıllar içinde uzayan boyu ve gelişen gövdesi ile güçlü, genç bir adam olması da ona diklenmek konusunda Nilüfer’in cesaretini bir hayli azaltıyordu. Sonuçta çocuk istese, tek eliyle kızı havaya kaldırabilirdi; yapmadığı şey değildi.

“O nasıl uykuymuş öyle Nilüfer? Kaç defa seslendim kızım.”

Annesine gülümseyerek masadaki yerini alırken “Kalktım işte annesi,” diye cevap verdi.

Nilüfer’in cevabıyla yüzünde ince bir gülümseme belirirken çaydanlığa uzanarak kıza hızlıca çay koydu. Önüne konan çay bardağıyla gülümsemesi iyice genişlerken kahvaltısına devam etti Nilüfer. Tam çayına şeker koymak için masadaki böreklerle arasına kısa bir mesafe koymuştu ki ince belli çay bardağının içine hızla düşen kesme şeker korkuyla, ufak bir çığlık atmasına neden oldu. Neler olup bittiğini anlamak için mutfağın içinde gezdirdiği iri gözleri Levent’le karşılaştığında isyanla iç çekti. Genç adam hedef alarak ikinci şekeri de ablasının bardağına yolladıktan sonra elindeki üçüncü şekerle “Aç ağzını Nilo,” dedi gevşekçe.

Nilüfer elindeki çay kaşığıyla kardeşine karşı gardını alarak “Levent,” diye cırladı.

“Ne var?” diyerek umursamazca omuz silkti çocuk. “Çocukken çok severdin.”

Genç kız gözlerini kısarak alayla gülümsedi. “At gibi şeker yemiyorum artık.”

Levent genişçe gülümseyerek böreğe gömüldükten sonra normal bir insanın ancak üç, dört ısırıkta yiyebileceğini ağzında tek lokmada çiğnerken çayından bir yudum alarak “Atları severiz,” diye homurdandı.

SevdakederHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin