5/Çiğdem çiçek

6.2K 397 38
                                    

Ben sizin ruhunuza çiçek aşısı yapayım da
Çiçekler açsın ruhunuz.

Didem Madak

***

Şoförün park ettiği arabadan inmeden önce direksiyon başındaki genç adama gülümseyerek teşekkür etti. Daha önce hiç özel şoförle seyahat etmediği için tuhaf hissetmekten kendini alamamıştı. Kim bilir Kartal Bey'in yanında çalışmaya devam ederken başına daha neler gelecekti? Kötü bir şey olduğundan değil ancak anladığı kadarıyla adamın hayatı hayal gücünün sınırlarını zorlayacak kadar gösterişliydi. Evin kapısında ajandasını çantaya atarak içinden kendini düzeltti: Ve programlı. Bu sefer yarım saat erken gelmişti, Leyla gibi adamın peşinde derbeder olmak istemiyordu. Çantasından çıkardığı anahtarı kilide yerleştirerek çevirdikten sonra yabancı bakışlarla etrafında göz gezdirdi.

Evin dekorasyonu da adam gibi soğuk, köşeli ve sakin görünüyordu.

Evlerin sahiplerine benzediğini her kim söylediyse doğru söylüyor olmalıydı. Ayakkabılarından çıkan sese dikkat ederek ileriye doğru temkinli bir adım atmıştı ki merdivenlerden inen adamı gördü. Bu sefer farklı bir şey vardı. Kirpiklerinin arasından basamakları inmeye devam eden adamı izlerken ona farklı gelen şeyi çabucak buldu. Birincisi adam henüz takım elbise giymemişti, üzerinde günlük kıyafetleri vardı. İkincisi ise sarıya dönük açık, uzun saçlarının toplu olmamasıydı. Hala aynı yerde dikilmeye devam ettiğini, Kartal'ın önünden geçip gitmesiyle fark ederek toparlandı.

Adam kendine bir kahve alırken omuzlarının üzerinden hızlı bir bakış atarak "Kahve istersen alabilirsin," diye konuştu. "Günaydın, ayrıca."

"Size de günaydın, Kartal Bey." Bileğini acıtmamaya özen göstererek küçük adımlarla mutfak masasının başına geldi Nilüfer. Kartal'ın yanındaki tabureye otururken dudaklarında bir çiçek gibi incecik filiz veren ılık gülüşüyle devam etti. "Nasılsınız?"

"İyiyim." Kibar olmak için çaba gösteriyormuş gibi davranırken bir çiğdem çiçeği gibi narin görünen kıza kaçamak bir bakış attı. Kahvesinden bir yudum alırken "Hazırlanayım," diye mırıldandı. "On dakikaya çıkarız."

"Olur."

"Ayağın nasıl?"

Adamın sert bir rüzgar gibi aralarına dolan sesine rağmen açık, çok açık yeşil gözlerinde hüküm süren iklimlerin dokusu, yüzündeki - ki iç acıtacak kadar yakışıklı görünüyordu - ilgili ifade kaşlarını şaşkınca çatarak duraksamasına neden oldu. Sadece bir nefes, bir göz kırpımı, bir kalp atımı ya da daha kısa bir an göz göze gelmişlerdi ama Nilüfer adamın bakışlarında yakaladığı duygunun derinliğiyle içinin titrediğini hissetmişti. Bu kadar soğuk ama düşünceli davranması kadının kafasını karıştırıyordu. Sesleri toparlayabildiğinde "İyiyim," dedi sadece.

Yaklaşık, yaklaşık değil, tam tamına on dakikanın sonunda jilet gibi takım elbisesiyle merdivenlerden indi Kartal. Onu bekleyen kıza başıyla keskin bir hareket yaparak resmi bir selam verdi. Evden çıkmaları için Nilüfer'e yol verdikten sonra hızlıca arabanın arka koltuğuna geçerek şoförüne gülümsedi. "Günaydın. Nasılsın, Hasan?"

"İyiyim, Kartal Bey. Şirkete mi?"

Adamın onayıyla araba şirkete doğru ilerlerken Nilüfer ön koltukta oturmanın avantajını kullanarak dikiz aynasından adamı izlemeye başladı. Daha önce Kartal'ı uzun uzadıya incelemek için gereken fırsatı yakalayamamıştı. Şimdi aynadan yansıyan görüntüye tüm benliğiyle dikkat kesilerek sessizce iç çekti. Bir kere adam fotoğrafta gördüğünden çok daha etkileyici ve yakışıklıydı. İnsanı yakalayan bir havası vardı. Yüzünde - eğer gözlerinin rengi ve gamzeleri sayılmazsa - insana ayrı ayrı çekici gelen hiçbir şey yoktu. Ama yüzüne bakıldığında her çizginin ahenkle bir araya geldiği ve muntazam bir bütünlük arz ettiği; adamı göz alıcı kılanın da bu olduğu fark ediliyordu.

SevdakederHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin