14/Sen çoktan düşmüşsün. (2. Kısım)

4.6K 357 36
                                    

Biz bu dünyaya başkalarını mutlu etmeye geldik. Başkaları niye geldi, onu hiç bilmiyorum.

Murat Menteş

***

Yüzüne vurarak kirpiklerine yakamozlar düşüren ay ışığının altında oturmaya devam ederken bahçedeki hasır sandalyenin üzerinde rahatsızca kıpırdandı Kartal. Uzun parmakları sehpanın üzerindeki telefona uzanırken ekran kilidini açıp bir kez daha kontrol etti. Saat henüz dokuz bile olmamıştı. İçi içini yiyordu, acaba Nilüfer eve dönmüş müydü yoksa filmden sonra Oktay'la vakit geçirmeye devam mı ediyordu? Acaba o karanlıkta gözlerinin yeşil rengi nasıl bir tona bürünüyordu? Heyecanlandığında, korktuğunda, telaşlandığında, öfkelendiğinde ya da mutlu olduğunda kızın nasıl göründüğünü biliyordu ancak tüm bu duygular takip edemeyeceği kadar hızlı bir şekilde yüzünden geçip giderken nasıl göründüğünü bilmiyordu. Bu düşünce hoşuna gitmemişti. Tam Nilüfer'i aramak için telefonunu eline almıştı ki Defne, Feza ve Ezel'in karşısındaki sandalyelere oturduğunu fark ederek kaşlarını çattı. Elindeki telefonu bırakmadan havada üç kızı içine alan hayali bir yarım daire çizerek gülümsedi. "Hayırdır?"

Defne, Ezel ve Feza'nın sessiz kalarak gülümsediğini fark edince omuz silkerek cevap verdi. "Biraz sohbet ederiz dedik."

Derken sözü Ezel devraldı. "Malum, hava güzel."

Noktayı ise Feza koydu. "Hazır seni de yakalamışken..."

Kartal, kardeşlerinin lafı birbirinin ağzından devralarak konuşmalarına alışkındı. Bu durum yüzünde tatlı bir gülümsemeye neden olurken oturduğu yerde toparlanarak onların her türlü isteği için hazır olduğunu göstermek istercesine gömleğinin yakalarını düzeltti. Burada oturup Nilüfer'in Oktay'la nasıl vakit geçirdiğini düşünerek kendi kendini yemektense, kardeşleriyle sohbet etmeyi tercih ederdi. Kızların, onu düşüncelerinden uzaklaştıracağı muhakkaktı. "Olur," diyerek başını yavaşça sol omzuna doğru eğdi. "Olur, konuşalım."

Defne, bildiği bir şeyler varmış gibi gözlerini kısarak uzun uzun Kartal'ın yüzünü inceledi. Günter'den, Kartal'ın asistanıyla arasında bir takım gelişmeler olduğunu öğrenmişti ama o kadar ısrar etmesine rağmen adamdan başka bir şey öğrenememişti. Kartal'dan öğreneceği de kesin değildi ancak yakaladığı fırsatı kaçırmak istemiyordu. Merakla oturduğu yerde kıpırdanırken, "Neye daldın bu kadar?" diye sordu. "Ne düşünüyordun?"

Kartal gözlerini devirerek Defne'ye bakarken "Günter'le mi konuştun sen?" diye homurdandı, ardından kardeşinin cevap vermesine imkân bırakmadan devam etti. "Boşboğaz nişanlın, çenesini tutamadı mı yine?"

Defne gözlerini tehdit edercesine kısarak "Nişanlıma boşboğaz deme," diye uyarırken, Ezel'le Feza merakla araya girdi. "Defo, ne olmuş?"

Kız kardeşlerine bakarak manidar bir gülümsemeyle karşılık verirken Kartal'ın cevap vermek için atıldığını fark ederek hızlıca "Kartal, Nilüfer'i öpmüş," dedi.

"Pardon?"

Defne dudaklarını tatlı bir tavırla sarkıtırken kayıtsızca omuz silkti. "Vallahi herkes görmüş." Kartal'ın homurdanmalarına kulak asmadan ondan tarafa kaçamak bir bakış atarken tatlı tatlı anlatmayı sürdürdü. "Babamla şirkete bir gittik, herkes bunu konuşuyor. Günter'le birlikte kırk takla attık babamın kulağına gitmesin diye." Ardından isyanla irileşen gözlerini, gövdesiyle beraber adama çevirdi. "Allah aşkına Kartal, kızı herkesin içinde öperken aklından neler geçiyordu?"

Kızlar kıkırdayarak ağabeylerinin cevap vermesini beklerken, Kartal derin bir nefes aldı. Nilüfer'i öperken başka bir şey düşünmemişti. Kızın, ona karşılık verip vermeme ihtimalini dahi aklına getirmemişti. Nilüfer öyle karşısına dikilmiş ona hesap sorarken Kartal'ın tek düşünebildiği kıza baktıkça içindeki derin karanlığın dağılmaya başladığıydı. Nilüfer bir hayal gibi yedi renk, gökkuşağına kesiyordu. Kızın gülüşünün ışığında öyle bir kimya saklıydı ki Kartal'ın ruhunda sızlayarak kendine yer açmaya çalışan derin boşluklara çare oluyordu. Adam Nilüfer'e muhtaçtı. Kızı düşünürken derinleşen yeşil gözlerini kardeşlerine çevirirken omuz silkmekle yetindi. "Hiçbir şey," diye mırıldandı isteksizce. Bunları henüz Nilüfer'e söylememişken, kızlarla konuşmak iyi hissetmesine neden olmuyordu. "O anda aklım, bu tarz ayrıntıları düşünecek kadar başımda değildi, hanımlar."

Üç kız, aynı anda gürültüyle tezahürat yaptı. "Vay, vay, vay, vay!"

Kartal kardeşlerinin sevimli hallerine kaçamak bir bakış atarken tatlı sert homurdandı. "Devam edecek misiniz?"

"Ağabey," diyerek neşeyle gülümsedi Ezel. "İdil'den sonra ilk defa böyle bir şey yaşıyorsun."

"İdil benim sevgilim değildi."

Onaylayarak oyunbaz bir sesle araya girdi Defne. "Nilüfer sevgilin yani?"

"Değil," diyerek homurdandı Kartal. Nilüfer'le bir şeylere başlamayı istiyordu ancak kız için her şey o kadar ani gelişmişti ki onu korkutacak bir şey yapmaktan deli gibi korkuyordu. Bir anda, hiçbir şey söylemeden Nilüfer'in dudaklarına yapışmıştı – aklından geçen kelime gözlerini devirmesine neden oldu – ve sonrasında yaptığı açıklamanın da yeterli olmadığının farkındaydı. Zamana bırakmak, bir aşk ilişkisine başlamak için anlamlı bir teklif değildi esasında ama Kartal, Nilüfer'e biraz zaman tanımak istemişti. Duygularını anlamlandırması için kızın biraz kendiyle kalması en iyisiydi. Oktay'la sinemalara gitmesi değil... İçinden huysuzca homurdanırken derin bir nefes alarak Defne'ye baktı ve yarasına tuz basılan bir insanın sakinliğiyle tane tane cevap verdi. "Nilüfer sevgilim değil."

"Bence o da sana karşı boş değil," diyerek umut dolu bir sesle araya girdi Feza. Nilüfer'le tanışan tek kişi, annesi de sayılmazsa, oydu. Feza, Nilüfer'in zarafetine hayran kalmıştı. Yumuşak bir gülümsemeyle Kartal'a bakarken "Sana nasıl baktığını fark etmedin mi?" diye sordu.

Kartal hızlıca bakışlarını kaçırırken, Feza'nın sorusuna cevap Ezel'den geldi. "Sen tanıştın mı?"

Utandığı için bakışlarını öne eğerken "Levent'in ablasıymış," diye itiraf etti.

Adam bu sefer sessiz kalmadı. Bakışlarını doğruca Feza'ya kaldırırken "O konu daha kapanmadı," diyerek bildirdi.

Feza sessiz kalmayı tercih ederken Defne gözlerini kısarken dikkatle Kartal'a baktı. İdil denilen o sorunlu kızla yaşadıkları ağabeyinin suçu değildi. Hatta olup bitenler göz önüne alındığında, Kartal'ın meselenin tek kurbanı olduğunu dahi düşünüyordu. Yıllardır o kız yüzünden kendini suçlu hissediyordu Kartal, boş yere kendini hırpalıyordu. Sessizce iç çekerken "Kartal," diye mırıldandı. "İdil'le Koray'ın döneceğini biliyorsun, değil mi?"

"Biliyorum."

"Nilüfer..."

"O hiçbir şeyi bilmiyor."

"Kartal," diyerek elini adamın elinin üstüne koydu Defne. "İdil'i düşünerek mutlu olduğun için kendini suçlu hissetmene gerek yok. Sen her şeyin en iyisini hak ediyorsun."

***

Merhabalar, biraz fazla beklettim. Kusura bakmayın. :) Kehribar'a fazla daldım sanırım. Ya çok seviyorum o hikayeyi. Eğer okumayanlar varsa beklerim. :) Bu bölümler, böyle geçiş bölümü gibi oldu. Ara vermeye ihtiyacımız var biraz. Bundan sonra bölümlerde Kartal'la Nilüfer'i okuyacağız. Bizim oğlan bir duygularını anlatsın artık. Öyle pek ağzı laf yapan bir adam değil ama onun hakkında öğrendiklerinize çok şaşıracaksınız bence. Üzüleceksiniz hatta. Neyse, daha fazla ayrıntı vermeyeceğim. İdil ve Koray, meselenin sadece görünen yüzü. Nilüfer neye bulaştığının farkında değil. :) :) Umarım beğenerek okuduğunuz bir bölüm olur. Multimedyada Can Kazaz, Bir Ben Kalsam var. Severek dinliyorum, siz de seversiniz diye düşünüyorum.

Sevgilerimle. ^_^

SevdakederHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin