9/İdil

5.8K 391 59
                                    

Bana, insan yalnızca kendini anlayabilirmiş gibi geliyor. O da zaman zaman.

Barış Bıçakçı

***

Ofisin aralanan kapısından Nilüfer'in ürkekçe başını uzattığını fark ederek bakışlarını yeniden ilgisizce önündeki dosyaya eğdi Kartal. Kızın, onu geçen günkü kararından caydırmak için geldiğini tahmin etmek çok da zor olmasa gerekti. Sessizliğin hüküm sürdüğü ilk birkaç dakikanın sonunda "Kartal Bey," diyen sesin naifliği, başını kendiliğinden kaldırmasına neden oldu. Hızla tüm vücudunu dolaşan isteğin şiddetiyle - sesini duyduğu anda kızla göz göze gelmek için duyduğu istekten bahsediyordu - afallarken başını tutukça sallayarak devam etmesi için kızı teşvik etti. Bu sırada terleyen avuçlarını üzerindeki eteğin kumaşına bastırarak derin bir nefes aldı Nilüfer. "Ben, geçen gün..."

Kartal dişleriyle dudağının içine eziyet ederken kaşlarını tehlikeli bir meydan okumayla havalandırdı. "Hafızan yerine geldi herhalde? Hatırladın mı kim olduğunu?"

Genç kız hırsla içine çektiği havayla yükselen göğsünün, yere süzülen cansız bir uçurtma gibi indiğini hissederken öfkeyle kaşlarını çattı. Adamın neden bunca ısrar ettiğini anlayamıyordu. Sonuçta orada bir suçlu varsa bu, Melsa'nın sözüne kandığı için saflığından dolayı Nilüfer'in ta kendisi olurdu. Nedeni her ne ise bu mesele onunla Melsa arasındaydı ancak Kartal kızın bu hesabı tek başına kapatmasına fırsat verecek gibi durmuyordu. Verdiği kararın doğruluğuna duyduğu güvenle omuzlarını geriye iterek "Bu hiç adil değil," diye cevap verdi. "Olanların sorumlusu benim. O gün katta olanların bir suçu yok."

"Olanların tek sorumlusunun sen olmadığını ikimiz de biliyoruz." Sakin sesi, söylediklerinin gerçek olduğunun altını kalın çizgilerle çizerken, Nilüfer'in araya girmek konusunda kararsız kalarak kıpırdattığı dudaklarına ters bir bakış attı. Tavırlarına, göz kırpışına, hatta nefes alışına dahi tehditkar bir hava hakimdi. Bu durum Nilüfer'in tedirgin hissetmesine neden olsa da geri adım atmamak için çabaladığı her halinden belli oluyordu. Kartal aklına yeni gelmiş gibi kaşlarını muazzam bir açıyla kavislendirerek ekledi. "Ayrıca sen benim kararlarımı sorgulayamazsın."

"Kartal Bey..."

Adamın sertçe havalanan eli sesinin bıçak gibi kesilmesine neden olurken nefesini tutarak bekledi genç kız. Kartal öfkenin gözlerinde sebep olduğu derin cehenneme rağmen insanı ürpertecek kadar sakin çıkan sesiyle "Çıkabilirsin, Nilüfer," diye mırıldandı.

Saatler sonra, Günter'le bir barın locasında otururken içkisinden büyük bir yudum alarak adamın söylediklerini duymaya çalıştı. "Bugün Nilüfer'i senin ofisine girerken gördüm."

Dudağına yaslı duran kadehi çekmeden Günter'den tarafa ters bir bakış attı. Her cuma yaptıkları gibi Vagon'a gelmiş - plazanın yakınlarında bir mekandı - ve kendilerine birer brendi söylemişlerdi. Kartal gece boyunca sıkıntıyla dans edenleri izleyerek Günter'i dinlemişti. Ancak konu nasıl olduysa dönüp dolaşıp Nilüfer'e gelmişti. Hal böyle olunca da Kartal, kadehini fondip yapmak için uyanan delice isteğe ket vurmaya çalışarak derin bir nefes aldı. "Kız benim asistanım," diye mırıldandı sesinin tonunu sabit tutmaya çalışarak. "Ofisime girip çıkmasından daha doğal ne olabilir?"

Günter, Kartal'dan tarafa eğlenen bir bakış atarak omuz silkti. "Vebalı gibi kaçıyorsun kızdan."

"Abartma."

Dudaklarını umursamazca bükerek karşılık verdi adam. "Son olanlara ne diyorsun?" Kartal'ın öfkeyle kararan yüzünü fark ederek açıklama ihtiyacıyla devam etti. "Kendi kendine kilidi bozuk arşive gitmedi ya."

SevdakederHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin