12/Buna tutun.

5.8K 401 58
                                    

Bir insan ne kadar kötü dövülürse dövülsün, içeriden ya da dışarıdan, bedeni ya da ruhu ne kadar incinmiş olursa olsun, yaşamı yeniden sevebilir. Yeter ki kafasını hep aynı duvarlara vurmaktan vazgeçsin.

Aslı Erdoğan

***

Kartal, bu anın hayalini kurmaya dahi yeltenmemişti.

Nilüfer tam karşısında; hayır, Nilüfer, uzansa tutabileceği bir mesafede oturmuş, ona bakıyordu. Ellerini, kadına dokunmak için yanıp tutuşan parmak uçlarının sızlamasına neden olacak kadar şiddetli bir şekilde ahşap masanın pürüzlü yüzeyine bastırdı. Sırtında, iki kürek kemiğinin arasında, aslında onu bütün ve bir arada tutması gereken küçük, sıralı kemiklerden oluşan omurga hizası boyunca derin bir çatlak oluşmuş gibi hissediyordu. Nilüfer'e baktıkça genişliyor; parmaklarına, saç diplerine, kirpik uçlarına kadar ulaşıyordu. Beklerim, demişti. İçinde derin bir titreyiş duydu. Kadın, verdiği sözün ne anlama geldiğini bilmeden, derin bir teslimiyet ve Kartal'ın içindeki sızının şiddetini artıran yeşil gözlerindeki incecik ışıkla, onu bekleyeceğini söylemişti.

Kalbi, içinde uzun, dar ve karanlık bir koridor gibi uzayıp duruyordu. Geceyi bir pençe gibi tırnaklayan vahşi bir çığlık da sonsuza uzanan koridor boyunca yankılanıp duruyordu. Kartal'ın içindeki sesler bir türlü kesilmiyordu; bir kara büyü gibi tekrarlanıp duruyordu. Yıldızların yerlerinden, çok köşeli gölgeler düşürdüğü sessizlik, aralarında sürüp giderken derin bir nefes aldı. Kendisinin de bir şeyler söylemesi gerektiğini biliyordu.

Bekleme Nilüfer, demeliydi belki de. Hiçbir şeyden haberin yok.

Çünkü kadın bekleyeceğini söyledikten sonra Kartal, yeryüzünde onu öldürecek başka hiçbir şeye ihtiyaç duymayacağının farkındaydı. Bunun umudu yeterdi, Kartal umut etmenin insanı öldürebileceğini biliyordu. Nilüfer'in yeşil gözleri ölümcül bir zehir gibi ruhunu dört bir yandan saracak, kavrayacak, kök salıp derinlere inecekti. Sonra adam bulunduğu kuyunun duvarlarını tırnaklamaya başlayacak, bileğindeki zincirleri, ayağındaki prangaları çekiştirecek, ruhundaki kapıları, ağır, asma kilitleri zorlayacak; boşlukta sallanan ince bir ip gibi kadının onu sevebileceği ihtimaline tutunacak ve her şeyin sonunda ipin ucunda küf kokusundan ibaret, koyu bir leke olarak asılı kalacaktı.

Yine de Nilüfer, bunların hepsine değecek kadar güzeldi.

Tam "Nil," diye mırıldandığı sırada bu şekilde seslenmesinin doğru olmadığını düşünerek düzelttiği sırada ikinci bir sesin daha "Nilüfer," dediğini duydu.

Kartal sesin sahibini görmek için başını arkaya çevirdiği sırada Nilüfer çoktan "Levent," diyerek ayaklanmış, durumu toparlayacağını umut ettiği tatlı bir gülümsemeyle kardeşine doğru birkaç adım atmıştı. "Hoş geldin."

Saçlarını nazikçe iterek şakağına küçük bir öpücük kondururken "Nilüfer," diye mırıldanarak bakışlarını doğrudan Kartal'a çevirdi Levent. Adamın akşamın bir vakti, evlerinin bahçesinde ne işi olduğunu merak ediyordu. Bu merakı görünür kılmak istercesine kaşlarını havalandırdığı sırada Nilüfer'in nazik davranmasını anlatmak istercesine beklentiyle irileştirdiği gözlerine tesadüf ederek sıkıntıyla iç çekti. Aynı anda tüm dikkatiyle ona yönelen adama bakarken gönülsüz olduğunu fazlasıyla belli eden sesiyle "Kartal Bey," diye mırıldandı.

Elini tokalaşmak için uzatırken Nilüfer'e kaçamak bir bakış atarak, onu zor durumda bırakmak istemiyordu "Levent," diye karşılık verdi Kartal. "İyi akşamlar. Nasılsın?"

SevdakederHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin